|
|
ERMENİSTAN
MADDE 88.
Türkiye, öteki Müttefik Devletlerin yapmış oldukları gibi, Ermenistan’ı
özgür ve bağımsız bir Devlet olarak tanıdığını bildirir.
MADDE 89.
Öteki Bağıtlı Yüksek Taraflar gibi, Türkiye ile Ermenistan da, Erzurum,
Trabzon, Van ve Bitlis İllerinde, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırın
saptanması işini Amerika Birleşik Devletleri Başkanın hakemliğine sunmayı ve
bu konudaki kararını olduğu kadar, Ermenistan’ın denize çıkışı ile sözü
geçen sınıra bitişik bütün Osmanlı topraklarının askersizleştirilmesine
ilişkin ileri sürebileceği bütün , hükümleri kabul etmeyi
kararlaştırmışlardır.
MADDE 90.
89. Madde uyarınca sinir saptanması, sözü geçen İller topraklarının tümünün
ya da bir kesiminin Ermenistan’a aktarılmasına yol açacak olursa, Türkiye,
aktarılan toprak üzerindeki bütün haklarından ve sıfatlarından, karar
tarihinden başlamak üzere geçerli olarak, vazgeçtiğini şimdiden bildirir.
İşbu Antlaşmanın, Türkiye’den ayrılan topraklara uygulanacak hükümleri, o
andan başlayarak, bu topraklara da uygulanacaktır.
Ermenistan’ın, kendi egemenliği altına girmiş topraklar nedeniyle üstlenmesi
gerekecek, Türkiye’ye ait malî yükümlülüklerin ya da hakların oranı ve
niteliği, işbu Antlaşmanın VIII. Bölümünün (Malî Hükümler) 241. .
Maddesinden 244. Maddesine kadarki Maddeleri uyarınca saptanacaktır.
İşbu Antlaşma ile çözüme bağlanamayan ve sözü geçen toprağın aktarılmasından
doğabilecek bütün sorunlar, gerekirse, daha sonra yapılacak sözleşmelerle
çözüme bağlanacaktır.
MADDE 91.
89. Maddede belirtilen toprağın bir kesiminin Ermenistan’a aktarılması
durumun-da, sözü geçen Maddede öngörülen karardan sonra üç ay içinde,
Ermenistan ile Türkiye arasında, bu kararın ortaya çıkaracağı sınırı toprak
[arazi] üzerinde çizmek için, kuruluş biçimi daha sonra saptanacak, bir
Sınırlandırma Komisyonu kurulacaktır.
MADDE 92.
Ermenistan’ın, Azerbaycan ve Gürcistan ile sınırları, ilgili Devletler
arasında, her biriyle ortaklaşa anlaşma yoluyla saptanacaktır.
89. Maddede öngörülen karar alındığında, ilgili Devletler, iki durumdan
birinde, sınırlarını ortaklaşa anlaşmayla saptayamamışlarsa, bu sınır,
Başlıca Müttefik Devletlerce saptanacak ve sınırın toprak [arazi] üzerinde
çizilmesini de bu Devletler yapacaklardır. .
MADDE 93.
Ermenistan, Ermenistan’da oturanların çoğunluğundan soy, dil ya da din
bakımından ayrı olanların çıkarlarını korumak için, Başlıca Müttefik
Devletlerin gerekli görecekleri hükümleri, bunları bu Devletlerle yapacağı
bir Antlaşmaya da geçirmeğe rıza göstererek, kabul eder.
Ermenistan, ayrıca, transit özgürlüğünü ve öteki ulusların ticareti için hak
gözetir bir rejimi korumak üzere Başlıca Müttefik Devletlerce gerekli
görülecek hükümlerin bu Devletlerle yapılacak bir Antlaşmaya konulmasını
kabul eder.
AZINLIKLARIN KORUNMASI
MADDE 140.
Türkiye, 141 ., 145. ve 147. Maddelerin kapsadığı hükümlerin temel yasalar
olarak tanınmasını ve hiçbir yasanın, hiçbir tüzüğün ve hiçbir Padişah
Buyruğunun ya da resmi işlemin, bu hükümlere aykırı ya da bunlarla çelişir
olmamasını, hiçbir yasanın, hiçbir tüzüğün, hiçbir Padişah Buyruğunun ve
hiçbir resmî işlemin söz konusu hükümlerden üstün sayılmamasını yükümlenir.
MADDE 141.
Türkiye, Türkiye’de oturan herkesin, doğum, bir ulusal topluluktan olmak,
dil, soy ya da din ayrımı yapılmaksızın, yaşamlarını ve özgürlüklerini
korumayı, tam ve eksiksiz olarak sağlamayı yükümlenir.
Türkiye’de oturan herkes, her inancın, dinin ya da mezhebin gereklerini,
ister açıkta ister özel olarak, özgürce yerine getirme hakkına sahip
olacaktır.
Yukarıdaki paragrafta öngörülen hakkın özgürce yerine getirilmesine karşı
herhangi bir saldırı, ilgili mezhep hangisi olursa olsun, aynı cezalarla
cezalandırılacaktır.
MADDE 142.
1 Kasım 1914’den beri Türkiye’de bir ürkü (tedhiş) rejimi bulunduğu için,
İslam dinine geçişlerden hiçbiri olağan koşullar altında gerçekleşmiş
olamayacağından bu tarihten sonraki İslam’ı benimsemelerin tanınmaması ve, 1
Kasım 1914’den önce Müslüman olmayan bir kimsenin, özgürlüğüne kavuştuktan
sonra, kendi isteğiyle İslam’ı benimsemesi için gerekli işlemleri yerine
getirmedikçe Müslüman sayılmaması süre gidecektir. ,
Osmanlı Hükümeti, savaş süresince Türkiye’de yapılan topluca öldürmeler
sırasında kişilere verilen zararları en geniş ölçüde karşılamak için, 1
Kasım 1914’den beri herhangi bir soydan ya da dinden olursa olsun, ortadan
yok olmuş, zorla götürülmüş, gözaltı [enterne] edilmiş ya da tutuklanmış
kişilerin aranması ve kurtarılması için, kendisinin ve Osmanlı makamlarının
tüm desteğini sağlamayı yükümlenir.
Osmanlı Hükümeti, zarar görenlerin, ailelerinin ve yakınlarının yakın
malarını dinlemek, gerekli soruşturmalarda bulunmak ve sözü edilen kişileri
özgürlüklerine kavuşturmaları için buyruk çıkarmak amacıyla, Milletler
Cemiyeti Konseyince atanacak karma komisyonların çalışmalarını
kolaylaştırmağı yükümlenir.
Osmanlı Hükümeti, bu komisyonların kararlarına saygı gösterilmesini ve
özgürlükleri geri verilmiş herkesin güvenliğini ve özgürlüğünü sağlamayı
yükümlenir.
MADDE 143.
Türkiye, soy azınlıklarından olan kişilerin karşılıklı ve gönüllü göçlerine
ilişkin olarak Müttefik Devletlerin uygun görecekleri hükümleri tanımayı
yükümlenir.
Türkiye, karşılıklı göç konusunda, Yunanistan’la Bulgaristan arasında 27
Kasım 1919’da Neuilly-sur-Seine’de imzalanan Sözleşmenin 16. Maddesinden
yararlanmamayı yükümlenir. İşbu Antlaşmanın yürürlüğe girişini izleyecek
altı ay içinde, Yunanistan ile Türkiye, Yunanistan’a aktarılan ya da Osmanlı
kalan topraklardaki Türk ve Yunan soylu halkın karşılıklı ve gönüllü göçüne
ilişkin özel bir anlaşma yapacaklardır.
Bir anlaşmaya varılamaması durumunda, Yunanistan ve Türkiye, Milletler
Cemiyeti Konseyine başvurmak hakkına sahip olacaklar ve Konsey sözü edilen
anlaşmanın koşullarını saptayacaktır.
MADDE 144.
Osmanlı Hükümeti, Bırakılmış Mallar [Emval-i Metrûke] konusundaki 1915
tarihli yasa ile ek hükümlerin haksızlığını kabul eder ve bunların tümüyle
hükümsüz ve, gelecekte olduğu gibi geçmişte de, geçersiz olduklarını
bildirir.
Osmanlı Hükümeti, 1 Ocak 1914’den’ beri, topluca öldürülme korkusuyla ya da
başka herhangi bir zorlama yüzünden, yurtlarından kovulmuş, Türk soyundan
olmayan Osmanlı uyruklarının yurtlarına dönüşlerini ve yeniden işlerine
başlayabilmelerini, olabildiği ölçüde kolaylaştırmağı resmen yükümlenir.
Sözü edilen Osmanlı uyruklarıyla, bunların üyesi bulundukları toplulukların
malı olan ve yeniden bulunabilecek taşınır ya da taşınmaz malların, kimin
elinde bulunurlarsa bulunsunlar, bir an önce geri verilmesi gerektiğini
Osmanlı Hükümeti kabul eder. Bu mallar, onlara yükletilmiş olabilecek her
türlü kısıtlamadan ve vergiden sıyrılmış olarak ve bugün onlara sahip
olanlara ya da onları ellerinde tutanlara hiçbir ödence [tazminat]
ödenmeksizin, geri verilecektir; şu kadar ki, bunların, mülkiyet ya da elde
bulundurma hakkını kendilerinden edindikleri kimselere karşı dâva hakları
saklı tutulacaktır.
Osmanlı Hükümeti, gerekli görülecek her yerde, Milletler Cemiyeti Konseyince
hakemlik komisyonları atanmasını kabul eder. Bu komisyonların her biri,
Osmanlı Hükümetinin bir temsilcisi ile, zarara uğradığını öne süren ya da
üyelerinden birinin zarara uğradığı savında bulunan topluluğun bir
temsilcisinden ve Milletler Cemiyeti Konseyince atanan bir Başkandan
oluşacaktır. Hakemlik komisyonları, işbu Maddede öngörülen. bütün istemleri
inceleyecek ve bunları basit yöntemle karara bağlayacaktır.
Sözü edilen hakemlik komisyonları aşağıdaki konularda buyurma yetkisine
sahip olacaklardır:
1.Gerekli görecekleri her çeşit yenden yapım ve onarım işleri için Osmanlı
Hükümetince işgücü sağlanması. Bu işgücü, hakemlik komisyonunca sözü geçen
işlerin yapılmasına gerek gördüğü topraklarda yaşayan soylardan kişiler
arasından sağlanacaktır;
2.Soruşturma sonucu, topluca öldürmeler ya da zorla yerinden etmelere
eylem-sel olarak katıldığı, ya da bunlara yol açtığı kanıtlanan her kişinin
görevinden uzaklaştırılması; bu gibi kimselerin malları konusunda alınacak
önlemleri komisyon gösterecektir;
3.Bir topluluğun, 1 Ocak 1914’den beri, mirasçısız olarak ölmüş ya da yitik
bulunan üyelerinin bütün taşınır ya da taşınmaz malların kime aktarılacağı.
Bu mallar, Devlet yerine, topluluğa aktarılabilecektir;
4.1 Ocak 1914’den sonra, taşınmaz mallar üzerinde yapılan bütün satış
işlemleriyle, hak yaratan işlemlerin geçersiz sayılması. Bu malları
ellerinde bulunduranlara ödence [tazminat] ödenmesi, geri vermenin
geciktirilmesine bahane olarak kullanılamayacak biçimde, Osmanlı Hükümetinin
yükümlülüğünde olacaktır. Ancak, sözü edilen malları şimdi ellerinde
bulunduranlarca bir ödemede bulunulmuşsa, hakemlik komisyonunun ilgililer
arasında hak gözetirliğe uygun bir çözüm yolu kabul ettirme yetkisi
olacaktır.
Osmanlı Hükümeti, komisyonların işleyişini ve kesin nitelikte olacak
kararlarının yerine getirilmesini, olanak ölçüsünde, kolaylaştırmayı
yükümlenir. Bunlara karşı, yargısal ya da yönetimsel, hiçbir Osmanlı
makamının kararı öne sürülmeyecektir.
MADDE 145.
Bütün Osmanlı uyrukları, yasa önünde eşit olacaklar ve soy, dil ya da din
ayrılığı gözetilmeksizin aynı yurttaşlık [medenî] haklarıyla siyasal
haklardan yararlanacaklardır.
Din, inanç ya da mezhep ayrılığı, hiçbir Osmanlı uyruğunun yurttaşlık
haklarıyla [medenî haklarıyla] siyasal haklardan yararlanmasına, özellikle
kamu hizmetleri ne ve görevlerine kabul edilme, yükseltilme, onurlanma ya da
çeşitli mesleklerde ve iş kollarında çalışma bakımından, bir engel
sayılmayacaktır.
Osmanlı Hükümeti, işbu Antlaşmanın yürürlüğe girmesinden başlayarak iki
yıllık bir süre içinde, Müttefik Devletlere, soy azınlıklarının orantılı
temsili ilkesine dayalı bir seçim sistemi düzenlenmesi tasarısı sunacaktır.
Herhangi bir Osmanlı uyruğunun, gerek özel gerekse ticaret ilişkilerinde,
din, basın ya da her çeşit yayın konularıyla açık toplantılarında, dilediği
bir dili kullanma-sına karşı hiçbir kısıtlama konulmayacaktır. Türkçe’den
başka bir dil konuşan Osmanlı uyruklarına, mahkemelerde, ister sözlü ister
yazılı olsun, kendi dillerini kullanabilmeleri bakımından uygun düşen
kolaylıklar sağlanacaktır.
MADDE 146.
Osmanlı Hükümeti, tanınmış yabancı üniversitelerden ve okullardan verilen
diplomaların geçerliliğini tanımayı ve, bunları almış olanların, bu
diplomaların tamlığı yeteneği gerektiren mesleklerde ve sanatlarda özgürce
çalışmalarını kabul etmeyi yükümlenir.
Bu hüküm, Türkiye’de oturan Müttefik Devletler uyruklarına da
uygulanacaktır.
MADDE 147.
Soy, din ya da dil azınlıklarından olan Osmanlı uyrukları, hem hukuk
bakımından hem de uygulamada, öteki Osmanlı uyruklarıyla aynı işlemlerden ve
aynı güvencelerden yararlanacaklardır. Bunların, özellikle, bağımsız olarak
ve Osmanlı makamları hiçbir biçimde karışmaksızın, giderlerini kendileri
ödemek üzere, her türlü hayır kurumlarıyla, dinsel ya da sosyal kurumlar,
ilk, orta ve yüksek okullarla, başka her çeşit öğretim kurumları —buralarda
kendi dillerini özgürce kullanmak ve kendi dinlerini özgürce uygulamak
hakkına da sahip olarak— kurmak, yönetmek ve denetlemek konularında eşit
hakka sahip olacaklardır.
MADDE 148.
Soy, dil ya da din bakımından azınlıklardan olan Osmanlı uyruklarının önemli
bir oranda bulundukları kentlerde ya da bölgelerde, söz konusu azınlıklar,
Devlet bütçesi ile, belediyeler bütçesi ya da öteki bütçelerce eğitim ya da
hayır işlerine genel gelirlerden [kamu gelirlerinden] sağlanacak paralardan
yararlanmaya hak gözetirliğe uygun bir ölçüde katılacaklardır.
Söz konusu bu paralar, ilgili toplulukların yetkili temsilcilerine
verilecektir.
MADDE 149.
Osmanlı Hükümeti, Türkiye’deki bütün soy azınlıklarının kilise ve okul
konularında özerkliğini tanımayı ve buna saygı göstermeyi yükümlenir.
Osmanlı Hükümeti, bu amaçla ve işbu Antlaşmanın aykırı düşen hükümleri saklı
kalmak üzere, Müslüman olmayan soylara kilise, okul ya da adalet konularında
Sultanlarca verilmiş fermanlar, hatlar, beratlar ve bu gibi özel buyruklar
ya da fermanlarla, Bakanlık ya da.Sadrazamlık buyrukları ile tanınmış
ayrıcalıklarla bağışıklıkları tümüyle doğrular ve gelecekte de
destekleyeceğini bildirir.
Osmanlı Hükümetinin çıkardığı ve sözü edilen ayrıcalıklarla bağışıklıkların
kaldırılmasını, kısıtlanmasını ya da değiştirilmesini öngören bütün
kararnameler, yasalar, yönetmelikler ya da genelgeler geçersiz sayılacaktır.
İşbu Antlaşma hükümlerine uygun olarak Osmanlı adalet rejiminde yapılacak
her değişiklik —bu değişiklik soy azınlıklarından kişileri etkilemekte ise—
işbu Madde hükümlerinden üstün sayılacaktır.
MADDE 150.
Hıristiyan ya da Yahudi dininden Osmanlı uyruklarının önemli oranda
oturdukları kentlerde ve bölgelerde, Osmanlı Hükümeti, bu Osmanlı
uyruklarının inançlarına ya da dinsel uygulamalarına bir saldırı
sayılabilecek herhangi bir eylemi yapmağa zorlanmamalarını, ve hafta tatili
günlerinde mahkemelerde hazır bulunmamaları ya da yasal bir işlemi yerine
getirmemeleri yüzünden, haklarını hiçbir biçimde yitirme melerini
yükümlenir. Bununla birlikte, bu hüküm, bu Hıristiyan ya da Yahudi Osmanlı
uyruklarını, kamu düzeninin korunması için, bütün öteki Osmanlı uyruklarına
yükletilen yükümlülükler dışında tutar anlamına gelmeyecektir.
MADDE 151.
Başlıca Müttefik Devletler, bu Bölümdeki hükümlerin yerine getirilmesini
güvence altına almak için ne gibi önlemler alınması gerektiğini, Milletler
Cemiyeti Konseyi ile birlikte inceledikten sonra saptayacaklardır. Osmanlı
Hükümeti, bu konuda alınacak bütün kararları şimdiden kabul ettiğini
bildirir.
YAPTIRIMLAR
MADDE 226.
Osmanlı Hükümeti, Müttefik Devletlere, savaş yasalarına ve yapılageliş
[teamül] kurallarına aykırı eylemlerde bulunmakla suçlanan kişileri, kendi
askerî mahkemeleri-ne vermek hakkını tanır. Suçluluğu kanıtlanan kişilere,
yasaların öngördüğü cezalar uygulanacaktır. Bu hüküm, Türkiye’nin ya da
Müttefiklerinin mahkemeleri önün deki her çeşit kovuşturmalar ya da
dâvalardan ayrı olarak, uygulanacaktır’.
Osmanlı Hükümeti, savaş yasalarına ve yapılageliş kurallarına aykırı bir
eylem işlemiş bulunmakla suçlanmış olup, adıyla, ya da Osmanlı makamlarınca
kendilerine verilmiş rütbe, görev ya da iş tanımlanarak belirtilmiş olan
bütün kişileri, Müttefik Devletlere ya da Müttefik Devletlerden bu kimseleri
istemiş olduğunu bildirmiş olana teslim edecektir.
MADDE 227.
Müttefik Devletlerden birinin uyruklarına karşı [suç sayılacak bir] eylemde
bulunanlar, bu Devletin askerî mahkemelerinde yargılanacaklardır.
Müttefik Devletlerden birkaçının uyruklarına karşı [suç sayılacak bir] eylem
işlemiş olanlar, ilgili Devletlerin askerî mahkemeleri üyelerinden kurulu
askerî mahkemelerde yargılanacaklardır.
Bütün bu durumlarda, sanık, kendi avukatını seçmek hakkına sahip olacaktır.
MADDE 228.
Osmanlı Hükümeti, suçlama konusu olan olayların tam bilinmesi, suçluların
aranması ve sorumlulukların kesinlikle saptanması için ortaya konulması
gerekli görülebilecek, ne çeşit olursa olsun, bütün bilgileri ve belgeleri
sağlamayı yükümlenir.
MADDE 229.
226. Maddeden 228. Maddeye kadar olan Maddelerin hükümleri, savaş yasalarına
ve yapılageliş [teamül] kurallarına aykırı eylemler işlemiş olmakla suçlanan
ve kendi topraklarında ya da buyrukları altında bulunan kişiler bakımından,
eski Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları kendilerine verilen ya da
verilecek olan Devletlerin Hükümetlerine de uygulanacaktır.
Sözü edilen kişiler, bu Devletlerden birinin uyrukluğunu almışsa, ilgili
Devletin istemesi üzerine ve onunla anlaşarak, ya da bütün Müttefik
Devletlerin topluca iste meleri üzerine, bu kişilerin kovuşturulmasını ve
cezalandırılmasını sağlamak için gerekli bütün önlemleri almayı, bu Devletin
Hükümeti yükümlenir.
MADDE 230.
Osmanlı Hükümeti, 1 Ağustos 1914 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu’nun parçası
bulunan herhangi bir toprak üzerinde, savaş durumu sırasında işlenen topluca
öldürmelerden sorumlu olan Müttefik Devletlerce istenen kişileri kendilerine
teslim etmeyi yükümlenir.
Müttefik Devletler, bu nedenle suçlanan kişileri yargılamakla
görevlendirilecek mahkemeyi göstermek hakkını saklı tutarlar ve Osmanlı
Hükümeti bu Mahkemeyi tanımayı yükümlenir.
Uygun bir süre içinde, Milletler Cemiyeti, sözü edilen topluca öldürmeleri
yargılamaya yetkili bir mahkeme kurarsa, Müttefik Devletler, sözü geçen
sanıkları bu mahkemeye vermek haklarını saklı tutarlar ve Osmanlı Hükümeti
bu mahkemeyi tanımayı da yükümlenir.
228. Madde hükümleri, bu Maddede öngörülen durumlara da uygulanır.
|