|
|
Almanya Federal Meclisi
15. Yasama Dönemi
15.9.2005
SPD (Sosyal Demokrat Parti), CDU/CSU (Hiristiyan Demokrat Birlik ve
Hiristiyan Sosyal Birlik Partileri), Bündnis 90/Die Grünen (Birlik
90/Yeşiller) ve FDP (Hür Demokrat Parti) gruplarının Önergesi
1915 yilinda Ermenilere uygulanan sürgün ve katliamlarin hatirlanmasi ve
anilmasi - Almanya Türklerle Ermenilerin barismasina katkida bulunmalidir
Federal Meclis tarafından alınması önerilen karar:
Almanya Federal Meclisi, Ermeni halkinin birinci Dünya Savasi sirasinda ve
öncesinde hedef oldugu siddet, katliam ve sürgünün anisi önünde
egilmektedir. Osmanli Imparatorlugu döneminde Jön Türk Hükümeti'nin,
Anadolu'da Ermenilerin neredeyse tamamen katledilmesine yol açan
girisimlerinden üzüntü duymaktadir. Federal Meclis, Ermenilerin organize bir
sekilde sürgün edilmeleri ve yok edilmeleriyle ilgili kapsamli bilgilere
ragmen bu korkunç olaylari durdurmaya tesebbüs dahi etmemis olan Alman
Imparatorlugu'nun oynadigi yüz kizartici rolden de üzüntü durmaktadir.
Federal Meclis bu olaylari anarak, zor kosullarda ve dönemin hükümetine
direnerek Ermeni kadinlarinin, erkeklerinin ve çocuklarinin kurtarilmasi
için sözle ve eylemleriyle çaba sarfeden tüm Almanlarin ve Türklerin önünde
saygiyla egilmektedir. Özellikle, kararlilikla ve etkili bir sekilde Ermeni
halkinin kurtulmasi için mücadele eden Dr. Johannes Lepsius anisi canli
tutulmali ve Ermeni, Alman ve Türk halklari arasindaki iliskilerin
iyilistirilmesi amaciyla gelistirilerek korunmalidir.
Almanya Federal Meclisi kendi uzun deneyimlerine dayanarak, kendi geçmisinin
karanlik yönleriyle yüzlesmenin her millet için ne kadar zor oldugunun
bilincindedir. Ancak ayni zamanda, geçmisin dürüstçe ele alinmasi gerektigi
ve bunun barisma için en önemli temel oldugu inancini da tasimaktadir. Bu
özellikle Avrupa'nin, her milletin tarihinin karanlik yönlerinin açik bir
sekilde ele alindigi animsama kültürü çerçevesinde geçerlidir.
Federal Meclis bu baglamda, Osmanli döneminde meydana gelen olaylarin
Türkiye'de günümüzde kapsamli bir biçimde tartisilmasinin halen mümkün
olmamasini ve Türk tarihinin bu bölümüyle ilgilenmek isteyen bilim
adamlarinin ve yazarlarinin ceza takibatina ugramalarini veya kamuoyunda
karalanmalarini üzüntüyle karsilamaktadir. Ancak Federal Meclis ayni zamanda
Türkiye'nin, Avrupa'nin daha önce sözü edilen animsama kültürü anlaminda bu
konuyla daha fazla ilgilenmeye basladigi yönünde olumlu isaretler
görmektedir. Bunun bazi örnekleri sunlardir:
Türkiye Büyük Millet Meclisi ilk defa Ermeni asilli Türk vatandaslarini
Ermenilere karsi islenen suçlar ve Türk-Ermeni iliskileri hakkinda
görüsmelerde bulunmak için davet etmistir.
Viyana'da Türk-Ermeni Kadinlar Diyalogu gerçeklesmistir.
Türk ve Ermeni tarihçiler arasinda ilk temaslarla belgeler konusunda
karsilikli bir degis tokus baslatilmistir.
Basbakan Erdogan Ermeni Patrigi Mesrob ile birlikte Istanbul'da
Türkiye'nin ilk Ermeni müzesinin açilisini yapmis, Türk ve Ermeni
tarihçilerinden olusan ikili bir komisyonun kurulmasini kamuoyunda
önermistir.
Ancak bu baglamda, 25 -27 Mayis 2005 tarihlerinde uluslararasi düzeyde
saygin Türk bilim adamlarinin katilimiyla Istanbul düzenlenmesi öngörülen
Ermeni Konferansi'nin Türk Adalet Bakani tarafindan engellenmesi ve bu bilim
adamlarinin Türk Hükümeti'nin görüsüne ters düsen fikirlerinin "Türk
milletinin arkadan hançerlenmesi" anlamina geldigi seklinde karalanmasi
Almanya Federal Meclis'inde derin bir endise uyandirmistir. Basbakan
Erdogan'in ortak bir Türk-Ermeni tarihçi komisyonunun kurulmasi yönündeki
önerisi sadece özgür ve herkese açik ve ilmi bir tartisma temelinde
uygulanmasi durumunda basarili olabilir.
Ermeni halkina karsi islenen suçlarin yok sayilmasinda katkisi bulunan
Almanya da, kendi sorumluluguyla yüzlesmek durumundadir. Bunun için, ,
geçmisin açtigi uçurumlari asarak barisma ve anlasmanin yollarini aramalari
konusunda Türklerle Ermenileri desteklemek de bu sorumluluklarin bir
parçasidir.
Almanya'nin iki büyük kilise örgütü Türkiye'den gelen Ermenilerin
entegrasyonu için uzun süredir çaba sarfetmektedir. Burada olusan Ermeni
cemaatleri bulusma ve anma imkanlari sunmaktadir. Özellikle Almanya'da
Türkiye'den gelen çok sayida Müslüman Türk'ün yasamasi nedeniyle geçmisi
gözönünde bulundurmak ve böylece barismaya katkida bulunmak önemli bir
görevdir.
Bu tarihi olaylari sorgulamak, simdiki zaman için de dogrudan önem
tasimaktadir. Türkiye Cumhuriyeti ile Ermenistan Cumhuriyeti arasindaki
iliskilerin normallesmesi günümüzde bütün bölgenin gelecegi açisindan çok
önemlidir. Her iki tarafin AGIT ilkeleri anlaminda güven olusturucu önlemler
almasi acil bir gerekliliktir. Örnegin, Türkiye sinirini açarak
Ermenistan'in tecrit durumunu sona erdirebilir ve diplomatik iliskilerin
baslatilmasina katkida bulunabilir.
Almanya, Türkiye ve Ermenistan arasindaki iliskilerde oynadigi tarihi rol
nedeniyle günümüzde Avrupa Birligi'nin komsuluk girisimleri çerçevesinde
özel bir sorumluluga sahiptir. Hedef, Ermenistan ile Türkiye arasindaki
iliskilerin normallesmesinin ve iyilesmesinin mümkün kilinmasina ve böylece
Kafkaslarin istikrara kavusmasina katkida bulunmak olmalidir.
Federal Eyaletler anma girisimlerine önemli bir katki saglayabilirler.
Ermenilere uygulanan sürgün ve yok etmelerin ele alinmasinin, 20. yüzyilda
etnik sorunlarin tarihinin ele alinmasinin bir parçasi olarak Almanya'da
gerçeklestirilmesi egitim politikalarinin görevidir.
Almanya Federal Meclisi Federal Hükümeti
konuyu ele alarak, barismayla ve tarihi suçun affedilmesiyle Türklerle
Ermeniler arasinda bir telafinin saglanmasina katkida bulunmaya,
Türkiye'de parlamentonun, hükümetin ve toplumun geçmiste ve günümüzde
Ermeni halkina yönelik olarak oynadigi rolünü kayitsiz sartsiz sorgulamasi
için girisimde bulunmaya,
Türk ve Ermeni bilim adamlarinin yanisira uluslararasi uzmanlarin da yer
aldigi bir tarihçi komisyonunun olusturulmasi için girisimde bulunmaya,
kamuoyunun sadece bu konudaki Osmanli Imparatorlugu'nun belgelerine degil,
ayni zamanda Alman Disisleri Bakanligi'nin arsivinden Almanya'nin Türkiye'ye
verdigi belgelerin fotokopilerine de ulasabilmesini saglamaya,
İstanbul'da planlanan ve devlet baskisi üzerine ertelenen konferansin
fiilen gerçeklesmesi için girisimde bulunmaya,
Türkiye'de, özellikle Ermenilerin akibeti konusunda da olmak üzere, fikir
özgürlügünün teminat altina alinmasi için girisimde bulunmaya,
Türkiye ile Ermenistan'in devletler arasi iliskilerini normallestirmeleri
konusunda yardimci olmaya çagirmaktadir.
Berlin, 15 Haziran 2005
Franz Müntefering ve Parti Grubu
Dr. Angela Merkel, Michael Glos ve Parti Grubu
Katrin Göring-Eckardt, Krista Sager ve Parti Grubu
Dr. Wolfgang Gerhardt ve Parti Grubu
Gerekçe:
90 yil önce, 24 Nisan 1915 tarihinde Osmanli Imparatorlugunu yöneten Jön
Türk hareketinin emri üzerine Istanbul'un siyasi ve kültürel Ermeni eliti
tutuklanarak ülkenin iç kesimlerine sürülmüs ve büyük çogunlugu
katledilmistir. Bu tarih dünyanin her yerindeki Ermeniler için Osmanli
Imparatorlugu'nun tebaasi olan olan Ermenilere uygulanan ve 19. yüzyilin
sonlarinda baslayarak 1. Dünya Savasi sirasinda artarak devam eden sürgün ve
katliamlari anma günü olarak kabul edilmistir.
Osmanli ordusunda silah altina alinan Ermeni askerleri Osmanli
Imparatorlugu'nun savasa girmesiyle çalisma taburlarinda toplanilarak
çogunlukla katledilmislerdir. Kadinlar, çocuklar ve yaslilar 1915
ilkbaharindan itibaren Suriye çöllerinde ölüme gönderildiler. Sürülenlerden
yolda henüz katledilmeyen veya ölmeyenler en geç Deir ez-Zor bölgesindeki
çölde bulunan insanlik disi kamplarda ayni kaderi paylastilar. Katliamlar,
bu amaç için olusturulan özel birimlerce de gerçeklestirildi. Bu uygulamaya
karsi gelen üstdüzey Türk devlet memurlarina ve Osmanli parlamentosundan
gelen elestiriler Jön Türk rejimi tarafindan siddetle redediliyordu.
Hiristiyan Ermenilerin sürüldügü birçok bölgeye Kürtler ve Balkan
savaslarinin Müslüman mültecileri yerlestirildi. Ayni zamanda, basta
Arami/Süryani ve Keldani Hiristiyanlar olmak üzere, baska Hiristiyan halk
gruplari ve bazi Müslümanlar da sürgün ve katliamlara maruz kaldilar.
Sürgün ve kitlesel katliamlarda tarafsiz hesaplamalara göre 1 milyondan
fazla Ermeni hayatini kaybetmistir. Çok sayida tarafsiz tarihçi, parlamento
ve uluslararasi kurulus Ermenilerin sürgün edilmesini ve katledilmesini
soykirim olarak tanimlamaktadir.
Osmanli Imparatorlugu'nun yasal halefi olan Türkiye Cumhuriyeti olgulara
ragmen bu olaylarin planli bir sekilde düzenlendigini ya da sürgünler
esnasinda meydana gelen kitlesel ölümlerin ve katliamlarin Osmanli hükümeti
tarafindan amaçlandigini günümüze kadar reddetmektedir. Çok sayida Ermeninin
hem 1878 yilinda hem 1914/15 yillarinda Rusya'nin yaninda Türkiye'ye karsi
mücadele etmis olmasi ve Ermenilerin Birinci Dünya Savasinda da Osmanli
Imparatorlugu'na ihanet edebilecekleri tehlikesi, Ermenilere karsi
uygulandigi kabul edilen sertlige gerekçe olarak gösterilmektedir.
Türkiye'nin diger mazeretleri, Türk tarafinca uygulanan sürgüne karsi
silahla direnirken Ermenilerin Türklere siddet uygulamis olmalarina
dayanmakatdir. 80'li yillara kadar Ermenilerin Türklere karsi isledikleri
terörist saldirilarda Türk pozisyonun hakli oldugunun bir gerekçesi olarak
gösterilmektedir.
Katliamlarin ve sürgünün boyutlari Türkiye'de halen genel olarak
küçümsenmekte ve inkar edilmektedir. Türkiye'nin bu tutumu bir degerler
toplulugu olan Avrupa Birligi'nin belirleyici barisma fikriyle
çelismektedir.Türkiye'de tarihçiler Emenilere uygulanan sürgün ve
katliamlarin tarihini arastirmakta günümüzde halen özgür degildirler ve
cezaî müeyyidelerin hafifletilmis olmasina ragmen büyük baski altindadirlar.
Osmanli Imparatorlugu'nun askeri açıdan bas müttefiki olan Alman
Imparatorlugu da büyük ölçüde bu olaylarin içersindeydi. Alman
Imparatorlugu'nun gerek siyasi, gerek askeri yönetimi Ermenilere uygulanan
takibat ve katliamlar konusunda basindan beri bilgi sahibiydi. Osmanli
Imparatorlugu'nda görev yapan Alman büyükelçilerinin ve konsoloslarinin
raporlarina dayanan Alman Disisleri Bakanligi dosyalari katliamlarin ve
sürgünlerin planli bir sekilde düzenlendigini belgelemektedir. Aralarinda
Philipp Scheidemann, Karl Liebknecht veya Matthias Erzberger gibi
siyasetçilerin, gerek Protestan gerekse Katolik kilisesinin taninmis
sahsiyetlerineden Adolf von Harnack ve Loreny Werthmann da bulundugu Alman
bilim, siyaset ve kilise çevrelerinden çok sayida sahsiyetin acil
basvurularina ragmen Alman Imparatorlugu Osmanli müttefigine etkili bir
sekilde baski uygulamaktan kaçinmistir.
Protestan din bilimcisi Dr. Johannes Lepsius 5 Ekim 1915 tarihinde 1915
Temmuz/Agustos aylarinda Istanbul'da yürüttügü arastirmalarin sonuçlarini
Alman parlamentosuna sundugunda, Ermeni konusu Imparatorluk hükümeti
tarafindan tümüyle sansür altina alindi. Ayni sekilde Alman askeri sansürü
de 1916 yilinda Johannes Lepsius'un "Türkiye'de Emeni Halkinin Durumu"
baslikli raporunu yasaklayip toplatmistir. Lepsius'un Alman parlamentosunun
milletvekillerine dogrudan gönderdigi bu dokümantasyon resmi makamlar
tarafindan durdurulmus ve ancak 1919 yilinda savasin bitiminden sonra teslim
edilmistir.
Alman Imparatorlugunun bu neredeyse unutulmus bastirma politikasi, tarihin
bu bölümünün Almanya'da da halen yeterince ele alinmadiginin bir
göstergesidir.
|