|
İngiltere Ermenileri, çok düşük sayılabilecek sayılarına karşın İngiltere’de ve genel olarak Ermeni sorunu üzerinde etkin bir faktör olmuşlardır. Sayılarının birkaç yüzle ifade edildiği dönemlerde ondan fazla lobi derneği kurabilen topluluk gücünü ne yazık ki sürekli olarak Türkiye’ye karşı ve Türkler ile Ermeniler arasındaki düşmanlığı arttırmak için kullanmıştır. Bu çalışma ilk olarak İngiltere Ermenilerini ve faaliyetlerini incelemeyi ve ardından da söz konusu etkinliklerini nereden aldıklarını araştırmayı amaç ediniyor. İlk bölüm toplum, sorunlar ve kurumlar üzerinde odaklanırken, ikinci bölümde ana tema olarak Ermenilerin İngiltere’de yaşadıkları tarihsel gelişme anlatılmıştır. Son olarak makale İngiltere Ermenileri ile terör arasındaki bağa değiniyor ve Ermenilerin Ermeni sorununda nasıl daha yapıcı bir tutum sergileyebilecekleri ele alıyor.
Bugün İngiltere Ermenileri ağırlıklı olarak Londra ve Manchester çevresinde yoğunlaşmışlardır. Londra’daki Ermenilerin sayıları 7 ile 12.000 arasında tahmin edilmektedir. Tüm İngiltere’deki Ermeni sayısı ise 10.000 ile 20.000 arasında tahmin edilmektedir. Tahminler arasındaki büyük fark, büyük çoğunluğu kayıt dışı kalan son göçlerden ve İngiltere’de nüfus sayımlarının etnik kökeni yeterince doğru bir şekilde tespit edememesinden kaynaklanmaktadır. Ermeniler Londra’da da belli bölgelerde (boroughs) toplanmışlardır. Bunlar Ealing, Nounslow, Brent ve Naringey bölgeleridir. Bu yerleşim, Ermenilerin kimliklerini muhafaza etmelerinde ve topluluk olarak hareket etmelerinde etkili olmuş ise de, sayılarının azlığı nedeniyle Fransa’dakine benzer bir seçmen etkisi sağlayamadığı söylenebilir. Bu arada Ermenilerin yoğun olduğu, yukarıda bahsi geçen bölgelerde (kuzey Londra) Türk nüfusunun 200.000’i aştığını belirtmekte yarar vardır. İngiltere Ermenileri daha çok Orta Doğu ülkeleri (özellikle Suriye, Lübnan, Irak ve Kıbrıs) göçmenidirler. Bu kişilerin büyük bir kısmı politize, hatta terörize olmuş, ailelerden gelirler. Özellikle Lübnan kökenli aileler bu ülkede bulundukları sürede yoğun bir Türk karşıtı propagandaya maruz kalmışlardır. Ayrıca bir kesimin Birinci Dünya Savaşı yılları ile ilgili olarak geliştirdikleri Türk karşıtı hikayeler de Türk düşmanlığını bu aileler arasında canlı tutmuştur. Bu düşmanlık hissi göçlerle birlikte İngiltere’ye de taşınmıştır denebilir.
İlk gelenlerin daha zengin oldukları ve toplumda saygın meslekler edindikleri söylenebilir. İngiliz tarihi içinde ön plana çıkmış önemli isimler arasında Caloust Qulbenkian (tüccar, Portekiz’e taşınmıştır), Kaye Metrebian (Brentford Nylon’un sahibi, tüccar), Samuel hovaness Zorian (iş adamı), Manouk Farikian (müzisyen, şef, akademisyen), Levon Chilingirian (müzisyen), Olive Zorian (müzisyen), Loris Tjeknavorian (müzisyen) sayılabilir. Ermeni sanatçıların özellikle klasik müzik alanındaki başarıları dikkat çekicidir. Ermeni diasporası müzik alanındaki başarılarını Ermeni kimliği altında İngiliz toplumuna kendilerini anlatmada da sonuna kadar kullanmışlardır. Örneğin, The Chilligirian Quartet bir çok konserini Aid Armenia’ya yardım amaçlı olarak düzenleyebilmiştir. Aynı şekilde bir grup Ermeni ile birlikte ünlü Ermeni müzisyen Loris Tjeknavorian’ın Londra’da Ermeni Müziği Enstitüsü’nü kurması da bu çerçevede değerlendirilebilir.
İngiltere Ermenilerinin karşılaştıkları sorunları özetleyecek olursak, ilk sorun ‘kimlik krizi’dir. Hemen hemen her diasporanın karşılaştığı bu sorunun temelinde anayurttan uzakta, çok gelişmiş bir kültürel doku içinde farklılıklarını koruyabilme gayreti yatar. İngiltere Ermenileri için zorlaştırıcı etmenler de bulunmaktadır. Buradaki Ermeniler tek bir ülkeden gelmediklerinden aralarındaki farklar da fazladır. Örneğin, Suriye’den gelen bir Ermeni’nin kültürel ihtiyaçları ile eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinden gelenlerin ihtiyaçları farklı olabilmektedir. Bu da ortak bir kimliğin oluşturulmasını ve korunmasını zorlaştırmaktadır. Bu zorluğu aşmada en çok kullanılan yöntem dini inançları ve tarihi olayları abartmaktır. Din olgusunu Ermeni ulusunun ayrılmaz bir parçası olarak sunan bu anlayış, Ermeniler arasında Ermeni Kilisesi’ni diğer kiliselerden farklılaştırmaya çalışmaktadır. Tarihin etnik kimliğin korunmasında kullanılması ise daha çok Osmanlı yıllarına dönüktür. Ne yazık ki bu çabalar aşırılığı arttırmakta, İngiltere Ermenileri arasındaki Türk düşmanlığını had safhaya ulaştırmaktadır. Diğer bir deyişle “Ermenilik” Türk düşmanlığı çerçevesinde kurgulanmaktadır. Bu yaklaşım sadece halklar arasındaki ilişkilere değil, Ermenilere de zarar vermektedir. Özellikle Ermeni gençleri, içinde yaşadıkları topluma uyum sağlamak ve yaşıtları gibi olmak istemektedirler. Örneğin, Ermeni Noeli 6 Ocak’ta olmasına karşın Ermeni gençlerinin daha çok Noeli diğer İngiliz toplumu gibi 25 Aralık’ta kutlamaları dikkat çekicidir. Bu sorunlara ek olarak yeni gelenlerin karşılaştıkları ekonomik ve sosyal sorunlar da belirtilmelidir. Ayrıca İngiltere Ermenilerinin yakından ilgilendikleri bir diğer konu da Ermenistan’ın karşılaştığı sorunlardır. Kendilerini Ermenistan’ın parçası hisseden bir grup, Ermenistan’ın iç dengelerini yakından takip etmekte, orada yaşanan sorunları bu ülkeye taşıyabilmekte, aynı zamanda Ermenistan’daki politik dengelere negatif etkilerde bulunabilmektedirler.
İngiltere’deki Ermeni örgütlerine bakacak olursak, daha çok diğer ülkelerdeki derneklerin bu ülkede şube açtıkları görülür. Bu da uluslararası alanda işbirliğini güçlendirmektedir. Böylece uluslararası alanda başlatılan bir kampanyaya kısa sürede İngiltere Ermenileri de dahil edilebilmektedir. Bu şubelerin bir diğer etkisi de İngiltere Ermenilerini politize etmesi ve radikalleştirmesidir. Diğer dernekler arasında Ermeni Enformasyon ve Tavsiye Merkezi (CAIA) ön plana çıkmaktadır. Bir kütüphanesi ve kültür merkezi de bulunan dernek faaliyetlerini resmi ve özel bağışlar yoluyla sürdürmektedir. Yerel yönetimlerden ve sosyal fonlardan sağladığı bağışlar dikkat çekicidir. CAIA’in ayrıca okul öncesi ve sonrası olmak üzere Ermenice kursları da bulunmaktadır. Bunun dışında Doğu ve Batı Ermenice de eğitim veren birkaç kurs daha mevcuttur. Yazılı basında en dikkat çekici yayın CAIA’in yayınladığı Armenian Voice’dır. Tüm Ermeniler arasında takip edilen dergi aynı zamanda İngiltere’deki önemli noktalara da dağıtılmaktadır. Ayrıca siyasi grupların da yayınları bulunmaktadır. Bu yayınlar içinde Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleyi de savunmuş olan Kaytzer öne çıkmaktadır. 1 988’e kadar yayınlanan bu dergi Ermeni Öğrenciler Derneği’nin yayın organıydı. Bu derneğin FKK uzantılarıyla ilişkileri bulunduğu kamuoyunca da bilinmektedir.
Genel bir tanıtımdan sonra Ermenilerin İngiltere’deki varlıklarının tarihsel gelişimine geçecek olursak, Britanya Adaları’ndaki ilk Ermeni varlığının 7. yüzyıla kadar uzandığı söylenebilir. Ancak 17. yüzyıla kadar ilişkiler bireysel düzeyde ve istisnai olmuştur. 17. yüzyılda Ermeniler Doğu-Batı ticaret hattında ön plana çıkmışlardır. Bunda bazı Ermeni tüccarların Avrupa ülkeleri ile aynı dini paylaşırken, aynı zamanda Doğu dillerini (Türkçe, Arapça, Hintçe vb.) de bilmelerinin önemli bir katkısı olmuştur. Ayrıca Hindistan’ın sömürgeleştirilmesinde Ermenilerin yardımları Ermeni-İngiliz ilişkilerine katkıda bulunmuş ve bu sayede bazı Ermeni tüccarları 1688 tarihli kraliyet Fermanı ile ‘İngiltere’nin Özgür Vatandaşları” unvanını almışlardır.
En ciddi yerleşmeler ise 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’ndan bu ülkeye gelen tüccarlar tarafından Manchester, Londra ve civarında oluşturulmuştur. Ermeni tüccarları bu dönemde tütün ve yiyecek ithal ederken Osmanlı İmparatorluğu’na tekstil ürünleri ve metaller ihraç ediyorlardı. 1860 yılına gelindiğinde Manchester gibi önemli bir Ermeni yerleşim merkezinde bile nüfusları 30 kişi civarındaydı. Buna karşın İngiltere’deki Ermeniler 19. yüzyıl boyunca Ermeni sorununda çok önemli bir merkez haline geldiler. Sayıları birkaç yüzü bulmamasına karşın hem hükümet hem de basın üzerinde çok etkili oldular. Bu etkinliğin ilk nedeni “ortak din” ve “yoğun lobicilik faaliyetleri” ise de, en önemli nedenin çıkarlardaki uyum olduğu söylenebilir. Ermeni sorunu İngiliz ulusal çıkarlarının gerçekleştirilmesi için önemli araçlar sunuyordu ve taraflar birbirlerini bu çerçevede adeta ‘kullanmışlardır’. Bu dönemde Ermeni faaliyetlerinin kilise ve çevresinde yoğunlaşması ve Ermenilerin yazılı alanda önemli atılımlar gerçekleştirmeleri dikkat çekicidir. 19. ve 20. yüzyılın başında İngiltere’de etkili olan Ermeni kuruluşlarından bazıları Hınçak Devrimci Partisi, Devrimci Federasyon, Aptak ve Mart’tır. Bunların isimlerinde “parti” kelimesi yer almasına karşın bu derneklerin önemli bir kısmı silahlı terör örgütlerinin devamıdır. Lobi dernekleri arasında ise Enformasyon Bürosu, Ermeni Vatansever Derneği, Ermenistan ‘in Arkadaşları ve Londra Birleşik Ermeni Derneği en dikkat çekici olanlarındandır. Bu dernekler basın ve bürokrasi ile kurdukları yakın ilişkilerin de yardımıyla Ermeni sorununu tamamen Ermeniler açısından yansıtmış ve sorun kamuoyunda “Müslüman Türklerin Hıristiyan Ermenileri katletmesi” şeklinde algılanmıştır.
Ermeni lobicilik faaliyetleri Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra da devam etmiştir. 1930lı yıllarda sayıları 1000 kişi civarında olan Ermeniler, Manchester’dan sonra Londra’da da bir kilise kurmuşlar, sosyal örgütlenmelerini güçlendirmişlerdir. İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında gelişen olaylar ise Orta Doğu’dan İngiltere’ye olan Ermeni göçünü arttırmıştır. Gelenlerin, daha çok Türklere karşı önyargılı ailelerden gelmeleri diasporanın Türkiye karşıtlığını olumsuz yönde etkilemiştir. 1960’lar boyunca Kıbrıs olayları neticesinde bir çok Ermeni yine İngiltere’ye gelmiş, Lübnan’da yaşanan iç savaş ise Lübnan’daki bazı Ermenileri göçmen durumuna sokmuştur. Sonuç olarak, 1980lere gelindiğinde İngiltere Ermenilerinin sayısı 10.000’li rakamlara ulaşmıştır.
Çalışmanın üzerinde önemle durduğu bir diğer konu da Ermeni terörü ve diasporanın terör olayları karşısında takındığı tavırdır. Bilindiği üzere Türk diplomatlarına dönük Ermeni terör saldırıları 27 Ocak 1973’te ABD’nin Santa Barbara şehrinde başlamıştır ve bundan İngiltere de payına düşeni almıştır. Bu ülkede herhangi bir öldürme olayı yaşanmazken yedi kez bu ülkedeki Türk hedefleri saldırıya uğramıştır. İlginç olan, Ermeni teröristlerin aldığı tutum nedeniyle İngiltere’yi suçlamaları ve iki ayrı İngiliz hedefine İngiltere dışında saldırmalarıdır. Bu olaylarda İngiltere Ermenilerinin kanıtlanabilmiş bir katılımları bulunduğunu söylemek zordur. Eylemlerin etkisiz kalması da popüler bir desteğin bulunmadığına işaret etmektedir. Fakat İngiltere Ermenilerinin saldırıları kınamamaları affedilebilir bir hata değildir. Ayrıca Kilise ve toplum derneklerinin açıkça teröre karşı tavrın almamaları anlaşılabilir bir yaklaşım sayılmamalıdır.
1980’lerin ortalarında güç kaybeden terör olaylarının da etkisiyle siyasi lobicilik yapılmasını savunan gruplar ağırlıklarını arttırmışlardır. Bu gruplar Parlamento’nun her iki kanadında Türkiye karşıtlığını canlı tutmayı başarmışlarsa da önemli bir kararın alınmasını sağlayamamışlardır. Bu da genel anlamda İngiliz dış politikasının ihtiyaçlarına bağlanmalıdır.
Ermeni lobisinin en son faaliyeti Holocaust Anma Günü törenlerine Ermeni iddialarını da ekleyebilmek olmuştur. Fakat bu girişimleri basında ve kamuoyunda fazlasıyla ses getirmesine karşın resmi politikayı değiştirmeye yeterli olamamıştır. Ayrıca bu tutumları Yahudi gruplardan da tepki toplamıştır.
Sonuç olarak İngiltere’deki Ermeni diasporasının bir çok sorunu bulunmaktadır. Buna karşın Ermeniler bu sorunları ellerindeki imkânları kullanarak çözmek yerine sorunlarını bir dış düşmana havale etmeyi yeğlemektedirler. Ne yazık ki, bundan sadece Türkiye ve Türkler değil Ermenilerin kendileri, İngiliz sosyal düzeni ve anavatanları olan Ermenistan da büyük bir zarar görmektedir. Düşmanlık ve kin artmakta, sorunlar ise olduğu yerde durmaktadır.
| |