| The Assassination of Dr. Bahaddin Şakir in Berlin & the Armenian Relocation in Line with National and Foreign Sources of Information
Jön Türk ile İttihat ve Terakki hareketinin içinde siyasetçi olarak iz bırakan simalardan birisi şüphesiz Dr. Mehmed Bahaddin Şakir Beydir. Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetiminde söz sahibi olan İttihat veTerakki’nin Yönetim Kurulu Üyesi olarak o zamanın çok yoğun siyasi hayatında rol almıştır. II. Dünya savaşının kaybedilmesinden sonra 1918 yılında İttihat ve Terakki’nin diğer önde gelenleri gibi Türkiye’yi terk etmek zorundadır. İttihat ve Terakki’nin II. Dünya Savaşı’nın kaybedilmesi ve 1915 deki Ermeni Tehciri meselesi ile bağlantılı olarak suçlanmasından dolayı, 17 Nisan 1922 de Berlin’de Ermeni komitelerince kurşunlanarak şehit edilmiştir. 1915’te İttihat ve Terakki Yönetiminin Ermeni Tehciri olarak sonradan adlandırılan kararın alınmasında Kafkas Cephesinde Teşkilat-ı Mahsusa’yı tesis edip Ruslarla başarılı gerilla savaşı neticesinde Ardahan’ı tekrar zapteden Dr. Bahaddin Şakir Bey’in İttihat ve Terakki’te verdiği raporun tek etken olmadığı, bunda müttefiklerimiz Alman generallerin bu yöndeki tavsiyelerinin daha etkili olduğu, yaptığımız araştırmada ortaya konulmuştur.
Kaynaklar Enver, Talat, Cemal Paşalar ile Dr. Bahaddin Şakir gibi ittihat ve Terakki’nin Meclis-i Umumi Azası olanların Ermeni tehciri ve taktil’i ile suçlanıp, mahkum edilmiş olmalarının, İngiliz işgal kuvvetlerinin tesiri ile kukla Damat Ferit Paşa hükümetinin teşkil ettiği Divan-ı Harb-i Örfi’nin ve onun Başkanı Kürd Mustafa Paşa’nın düzmece delil ve suçlaması neticesi alınmış kararlarla olduğunu kanıtlamaktadır.
Ermeni tehciri ve o esnada yapıldığı iddia edilen katliamlar için uluslararası bir soruşturma komisyonu ve mahkemesi teşkil edilmesi, ikişer hukukçu gönderilmesi istenilen İsveç, Danimarka, Hollanda ve İspanya hükümetlerince lüzumsuz addedilerek reddedildiğinden dolayı kurulamamıştır. Ayrıca Malta’ya sürülen Said Halim Paşa ile diğer ittihat ve Terakki yandaşları için teşkil edilmesi istenen bir Uluslararası Mahkeme, İngiliz Hükümetince, Ermeni tehciri esnasında soykırım yapıldığını kanıtlayan belgeler bulunamadığı için teşkil edilememiştir. Bu bakımdan, Hitler dönemindeki Yahudi soykırımı ile bu Ermeni tehcirinde ölenlerin konusu mukayese edilemez. Zira, Hitler dönemindeki Yahudi soykırımı uluslararası nitelikteki Nürnberg Mahkemesi’nde yargılanıp karara bağlanmıştı. Ayrıca soykırım (Jenosit) deyimi, ilk defa hukuki anlamda 9.12.1948 tarihli “Uluslararası Soykırım Sözleşmesinde” geçtiği göz önünde tutularak, hukuken 1915 olayları için bir soykırımın varlığından söz edilemez.
Belgeler ışığında ortaya çıkan gerçek, gerek Teşkilat-ı Mahsusa’nın gerekse kuruluşunda yeraldığı için Dr. Bahaddin Şakir’in Ermeni tehciri ve taktil’i ilişkisi olmadığı yönündedir. Milli mücadelede, gerek kurtuluş ordularımıza silah temininde, gerekse Mustafa Kemal’i öldürmeye çalışan İngiliz casusu Mustafa Sağır’ın bu girişiminin önlenmesinde büyük rolü olan Teşkilat-ı Mahsusa ve onun kurucu üyelerinden Hüsameddin (Ertürk) vasıtasıyla bu teşkilatın devamı olan M.M. teşkilatını, elde belge olmadan Ermeni katliamı ile suçlamak ve karalamak bilim ahlakı ile bağdaşmaz.
I. Dünya Harbi esnasında Doğu Anadolu Cephesinde en yüksek rütbeli Alman Subayı olarak görev yapan Korgeneral Bronsart von Schellendorf, yakın dostu Talat Paşa’nın 1921 yılında S. Tehlirian adlı bir Ermeni tarafından Berlin’de öldürülmesi sonrasında Berlin’de yapılan ve “Türklerin Ermenilere yaptıkları dolayısı ile kapıldığı ağır tahrik” gerekçesiyle bir celsede katilin aklanması ile sonuçlanan mahkeme, gerçeği gören bir görgü tanığı olarak çağrılmadı. Bu mahkemede gerçekleri anlatamamanın isyanı ile yazdığı ve 24.7.1921 tarihli Deutsche Allgemeine Zeitung’ta yayınlanan yazısında General Bronsart von Schellendorf bir görgü tanığı olarak, tehcir esnasında Türklerin Ermenilere önceden planlanmış bir katliam (soykırım) yapmadıklarını, bilakis daha önce Ermeni terörü ile pek çok Türk’ü Ermenilerin öldürmesi nedeni ile, oradaki Ordunun güvenliğini ve devletin bütünlüğünü sağlamak için Ermenilerin tehciri kanununun çıkarılmak mecburiyetinin doğduğunu belirtir.
Bu belgeler ışığında, Ermeni terör örgütü tarafından Talat, Cemal, Said Halim Paşa’lar ile Dr. Bahaddin Şakir Bey’in öldürülmesindeki mantığı ve bu cinayeti işleyenlerin Ermenilerce milli kahraman ilan edilmesini anlamak mümkün değildir.
Ayrıca Dr. Bahaddin Şakir Ermenileri seven bir insandı. Kendi ailesinin dişhekimi bir Ermeni olan Dr. Süreyan Efendi idi. Bunun sebebini soran eşi Cenan hanıma, o, Osmanlı Devleti’nce candan bağlı iyi bir hekimdir cevabını vermişti. Dr. Bahaddin Şakir Doğu Anadolu’dan getirdiği iki Ermeni yetim çocuğu büyütüp yetiştirmişti. Bunlardan biri İstanbul Filarmoni Orkestrası’nda görev almıştı. Ama ne yazıkki Dr. Bahaddin Şakir kendi iki çocuğu Alp ve Celasin’i yetiştiremeden, onlardan en büyüğü 10 yaşında iken Berlin’de 17 Nisan 1922’de Ermeni teröristlerce şehit edildi.
Bu elim hadiseden haberdar olan büyük Atatürk, hemen dul kalan eşi Cenan hanımefendiye yardım elini uzattı. Kendilerine şehit maaşı bağlattığı gibi, Nişantaşı’nda Osman Bey’de dört katlı bir binayı satın alarak hediye etti. Cenan hanımefendi bu dört katlı binayı kiraya vererek, doğumları ünlü hocalardan Dr. Besim Ömer Paşa tarafından yapılan oğulları Alp ve Celasin’i büyütmeye çalıştı. Bu binanın ilk kiracısı Alman Demiryolu Şirketinin şefi olmuştu. Daha önce Konak Sineması arkasında “Sovyet Apartmanı”nında oturan Cenan hanım, bilahare kendi evinin üst katında oturmuş, alt katları PTT’ye kiraya vermişti. 1937’de Cenan hanım’ın vefatından sonra çocukları, bu evi bir ipotekten dolayı elden çıkarmak mecburiyetinde kalmışlardı. Bu bina halen Osmanbey’de Ermeni Okulu olarak kullanılmaktadır.
| |