| ARMENIAN VAN / VASPURAKAN
Richard G. HOVANISSIAN (editör).
Costa Mesa: Mazda Publishers, 2000.308 ss. + xi + dipnotlar + indeks + resim + fotoğraf + tablolar. ISBN: 1-56859-130-6.
Neredeyse bir asır önce yaşanmış karşılıklı acıları kullanarak Türkiye’yi uluslararası arenada sıkıştırmaya çalışan Ermeni lobilerinin tek amacı şüphesiz ki manevi bir haz almak değildir. Amaç ne ataların çektiği acıları tüm dünyaya hatırlatmaktır, ne de Türkler’in geçmişte yaptıklarını iddia ettikleri bir suçlarını tüm dünyaya kabul ettirmek. Ermeni soykırım iddialarının bir ayağı Ermeni ulusal kimliğini Türk düşmanlığı üzerinde yükseltmekse de ikinci ve o derece önemli yönü de tarihi Büyük Ermenistan’ı kurabilmektir. Bugünkü Çukurova, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Doğu Anadolu Bölgesi ve Azerbaycan ile bir kısım Gürcistan topraklarını da kapsayacak şekilde Kafkasya’da geniş bir coğrafyayı içine alan Büyük Ermenistan hayalini gerçekleştirmede soykırım iddiaları kadar bu toprakların tarihi Ermenistan olduğunu ispat da büyük bir önem taşımaktadır. Ermenilere göre Büyük Ermenistan’ın kalbinde Ağrı Dağı ve Van şehri yer alır. Ağrı Dağı, Nuh’un gemisi efsanesine dayandırılan Ermeni tarihinin başlangıcı ve Ermenilerin yeryüzündeki varlıklarının en önemli sembolü olarak kabul edilmektedir. Diğer bir deyişle Ağrı Dağı ve çevresi efsanevi yönüyle Ermeni kimliğinin manevi açıdan oluşumunda büyük bir önem taşımaktadır. Van ve çevresi ise Ermeni medeniyetinin somutlaştığı yer olarak sunulmaktadır. Bir çok Ermeni araştırmacıya göre Van Gölü ve çevresi Ermeni medeniyetinin beşiğidir ve Ermeni medeniyeti bu bölgeden doğarak çevre bölgelere yayılmıştır.
İşte Armenian Van / Vaspurakan kitabı yukarıda çizilen tablo içinde ele alınmalıdır. Ermeni akademisyenlerin büyük çabalarıyla California Üniversitesi’nde (Los Angeles) düzenlenen ve ‘tarihi Ermeni şehirleri’nin[1] ele alındığı dizi konferanslardan Van üzerine olanının tebliğlerinin geliştirilmesinden oluşan kitap bu dizinin de ilk kitabı olarak yayınlanmış. Ermeni asıllı araştırmacı Richard G. Hovanissian’ın editörlüğünü yaptığı çalışma neredeyse tamamı Ermeni asıllı 13 yazarın makalelerinden oluşuyor.[2]
İlk yazıda Hovanissian Van’ın Ermeniler için neden çok önemli olduğunu anlatıyor. Hovanissian yazısında Van’da medeniyet adına ne varsa hepsini Ermenilerin yapmış olduğu gibi bir tablo çiziyor. Van’ın Selçuklu Türkleri, Moğollar, Kürtler, Ak Koyunlu ve Kara Koyunlu Türk devletleri altında tam bir baskı rejimi altında yaşadığını iddia eden Hovanissian, Osmanlı dönemindeki çatışmalara karşın Ermenilerin büyük bir başarı göstererek şehirde ekonomik ve kültürel yaşamı yeniden canlandırmayı başardıklarını söylüyor. 18. ve 19. yüzyıllarda Van’ın geniş bulvarları ve her köşesinde bir kilisesi ile zengin bir Ermeni şehri haline geldiğini söyleyen yazar, ticaret merkezi olarak Van’ın Batılı misyoner ve tüccar gruplarının da dikkatini çektiğini ve Alman, Fransız ve Amerikalılar’ın bu şehirde merkezler açtığını hatırlatıyor. Hovanissian’a göre bu refah ve gelişmişlik Osmanlı idaresinin Kürtleri Ermenilere karşı desteklemesiyle son buldu. Hovanissian Kürtlerin baskı ve saldırıları sonucunda bir çok Ermeninin yöreyi terk ederek İstanbul’a ve başka şehirlere göç ettiğini yazıyor. Fakat Hovanissian’a göre baskı ve sıkıntılar sadece ‘olumsuz’ etkide bulunmamıştır. Ermeni ulusal bilincinin oluşmasının bu baskılara borçlu olunduğunu hatırlatan yazar Van’daki Ermeni milliyetçiliğinin gelişmesinde bu şehrin İran ve Rusya’ya yakın olmasının da etkisi olduğunu ifade ediyor. Ermeni isyanları ve saldırılarının bir bağımsılık savaşı şeklinde anlatıldığı yazıda kitabın geniş bir özetiyle Van şehrinin eski fotoğraflarına da yer veriliyor.
İkinci bölüm Robert H. Hewsen’in Van’ın tarihi coğrafyasını ele aldığı yazısına ayrılmış. Yazının başlığı duygusal bir perspektifin izlerini taşıyor; ‘Van in This World; Paradise in the Next’, yani ‘Bu Dünyada Van, Diğerinde Cennet’. Ağırlıklı olarak Van’ın ilk çağ tarihinin anlatıldığı yazıda Urartu medeniyeti Ermeni medeniyetinin temeli ve ulaştığı üst noktalardan biri olarak sunuluyor. Makalenin sonlarında ‘adetten’ sayılarak Osmanlı dönemine ve bugünkü duruma da kısaca (bir buçuk sayfa) değinilmiş. Özellikle sözde soykırım ile ilgili alt başlık bir paragraftan oluşuyor ve hemen hemen her Ermeni yanlısı yazıda olduğu gibi konu ne olursa olsun ‘soykırım’a değinilmeye çalışıılıyor ve bildik argümanlar tekrarlanıyor.
James Russell’ın yazısı bölgedeki Urartu ve Ermeni tarihi eserlerinin korunması gerektiğini savunurken, bazı spesifik kalıntılar da fotoğraflarıyla ele alınıyor. Dördüncü ve beşinci bölümlerde ise Van ve çevresinde ilk çağlarda kurulan ‘Ermeni yönetimi’ ele alınıyor.
Altıncı bölümde Nairy Hampikian Van’da Ermeni mimarisini ele aldığı yazısında Ermeni varlığının mimari eserlerde kendisini gösterdiğini iddia ediyor. Özellikle dini yapılar (kiliseler vb.) odaklanan Hampikian çalışmasını çok sayıda çizim ve fotoğraf ile desteklemeye çalışıyor.
Dickran Kouymjian’ın Yedinci Bölüm’de yer alan yazısı ise son derece problemli bir konuyu Ermeni yanlısı olarak ele alıyor. Makalenin ismi ‘Moğol, Türkmen, Pers ve Osmanlı Hakimiyeti Altında Van’. Böyle bir çalışmada hiçbir Osmanlıca / Türkçe kaynağa atıfta bulunulmaması hatta hiçbir Türk yaklaşımının yer almaması şaşırtıcı bulunabilir.
Sekizinci Bölüm’de konu edebiyata dönüyor ve Rubina Peroomian Van’da Ermeni edebiyatını ele alıyor. Dokuzuncu Bölüm’de yer alan Dickran Kouymjian’ın yazısı ise Van bölgesine yapılan tarihi seyahatlerin gözlemlerine ayrılmış durumda. Yazı seyyahların kitaplarında yer alan bazı Van fotoğraflarıyla görsel hale getirilmiş.
Onuncu Bölüm’de 20 Yüzyıl’a dönülürken Van’ın durumu ele alınıyor. Anahide Ter Minassian yazısında Van’ın sosyal yapısına eğilmiş görülmek ile birlikte vermiş olduğu nüfus oranları ve yaklaşımı Van’ın Ermeniliği’ni kanıtlama çabasını gizleyemiyor. Çalışma yine sözde soykırım ortamının tasviriyle sona eriyor. Van’ın 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başındaki demografik durumunu ele alan bir diğer yazıda Onbirinci Bölümde yer alan Sarkis Y. Karayan’ın yazısı. Karayan Van’daki Ermeni sayısını 100.000’in üzerinde gösteriyor. Karayan’a göre Ermeni kaynakları Van’daki Ermeni nüfusunu gerçek rakamlardan % 50 daha fazla gösterirken, 1914 yılı Osmanlı nüfus sayım rakamları Van’daki ‘gerçek’ Ermeni nüfusunu % 41 daha az gösteriyor. Yazar ayrıca Ermeni nüfusu konusunda sıkça başvurulan Justin McCarthy’nin iddilaraına meydan okuyarak Ermeni Kilisesi kaynaklarının Van’daki Ermeni nüfusunu detaylarıyla verdiğini öne sürüyor. Karayan’ın yazısının ‘can alıcı’ iddiası ise Van’da Ermeniler’in çoğunlukta bulunduğu, Türk nüfusunun ise yüzde 10’un dahi altında olduğudur.
Van’ın 1915 yılındaki durumuna ilişkin bir diğer bölüm ise Anahide Ter Minassian’a ait. Minassian ‘Van 1915’ adlı yazısında bildik iddiaların yanısıra Van’daki çatışmaların detaylarına giriyor. Beklenebileceği üzere çalışma tamamıyla Ermeniler açısından ele alınmış. Minassian yer yer duygusal bir hal alan makalesinde Ermeniler’in Osmanlı İmparatorluğu’nu sona erdirerek ulusal amaçlarına ulaşma çabası içinde ayaklanmadıklarını iddia ediyor. Minassian’a göre Ermeniler zayıf olduklarını ve Osmanlı İmparatorluğu’nu bir çırpıda yıkamayacaklarını, kısacası Türkler karşısında savunmasız olduklarını biliyorlardı ve ona göre hareket ediyorlardı. Yazarı kızdıran ise Ermeniler’in ayaklanmaları değil, ayaklanmamalarıdır. Minassian tüm kaynakların Ermeniler’in canlarını kurtarmak için çoluk çocuk uğraş verdiğini iddia ederek, bu insanların sadece katledilirken yeterince direnmemeleri nedeniyle eleştirilebileceklerini söylüyor. Çalışmada yer yere Türk kaynaklarına rastlansa da bu kaynakların ‘objektif’ görünüm vermek amacıyla ve ön yargılı olarak kullanıldığı kolayca anlaşılabiliyor.
‘Kötü Ermeniler, Modern Türk Görüşü’ başlığını taşıyan onüçüncü bölüm ise Clive Foss tarafından yazılmış. Çalışmada Türkler’in Ermeniler’e ve Ermeni sorununa nasıl yaklaştıkları ele alınıyor. Çalışmada eserleri kullanılan Türk yazarları Demiroğlu, Talay, Sabri Paşa, Günaltay ve Umar, Türkoğlu, Alper ve Hocaoğlu. Yzar değerlendirmesinin sonunda Türk ve Ermeniler’in yaklaşımları arasında kapanması oldukça güç, devasa bir farkın bulunduğunun altını çiziyor. Dikkat çekilen bir diğer nokta ise, ancak iki taraftaki yazarların karşı tarafı anlama çabası göstermeleri durumunda bir sonucun mümkün olabileceği. Yazarın tarih inceleme metotlarına gösterdiği güven ise önemli. Foss, çalışmalarda tarih disiplinin kurallarının uygulanması halinde diyalogun mümkün olabileceğini belirtiyor. Yazı çalışmada ele alınan ve biraz önce isimlerin Türk tarafının görüşlerini temsile yeteceği iddiasıyla sona eriyor.
Son olarak onikinci ve son bölümde Marc Nichanian’ın ‘Van’ın Alevleri’ yazısı var. Nichanian’ın yazısında Van doğumlu Sovyet Ermenistan’ı vatandaşı Gurgen Mahari’nin romanı inceleniyor. Zamanında önemli tartışmalara ve protestolara neden olan roman değişik yönlerden inceleniyor.
Sonuç olarak çalışmayı değerlendirecek olursak Van gibi Türk varlığının hiç kimse tarafından reddedilemeyeceği bir şehir ile ilgili olarak düzenlemiş bir sempozyumda ve sonrasında hazırlanmış olan bir kitap Türk görüşlerinin temsil edilmemiş olması önemli bir zaafı oluşturuyor. Yine bu çerçevede Türkler, Kürtler ve Ermeniler arasında sanki hiçbir dönemde iyi ilişki kurulamadığı izleniminin verilmesi de önemli bir zayıflık. Van’ın Ermeniler’in tarihinde önemli bir yeri olduğu tartışmasız bir gerçektir. Fakat söz konusu şehir Ermeniler dışında bir çok kavim için önemli bir şehir olmuştur ve bu gerçeği idealist düşünceler ile değiştirmek mümkün değildir. Buna karşın Ermeniler’in Van ve tarihi konusundaki görüşlerini, Türkler ile ilgili düşüncelerini dayandırdıkları noktaları ilk elden öğrenmek Türk okuyucusu için yararlı olabilir.
[1] Kitapta diğer tarihi Ermeni şehirleri olarak Bitlis, Harput, Erzurum, Sivas, Diyarbakır, Urfa ve tüm Çukurova bölgesi de sayılıyor.
[2] Diğer yazarlar şunlar: Nairy Hampikin, Dickran Kouymjian, Rubina Peroomian, Dickran Kouymjian, Anahide Ter Minassian, Sarkis Y. Karayan, Clive Foss, Marc Nichanian, Robert H. Hewsen, James R. Russell, Robert W. Thomson, S. Peter Cowe,
| |