Anasayfaİletişim
  
English

1980'lerde Türkiye-ABD İlişkilerinde Bir Sorun: Ermeni Karar Tasarıları

Dr. Sibel Kavuncu*
ERMENİ ARAŞTIRMALARI, Sayı 23-24, 2006

 

Öz: 1980’ler Türkiye-ABD ilişkileri açısından birçoğu doğrudan ikili ilişkilerden kaynaklanmasa da, iki ülke arasında bir dizi sorunun yaşandığı yıllar olmuştur. Bu sorunlardan bir tanesi de hemen her yıl Ermeni diasporası tarafından 24 Nisan tarihinin sözde Ermeni soykırım günü olarak anılmasının sağlanması için ABD Kongresi’nde gündeme getirilen Ermeni karar tasarıları ile ilgili olarak yaşanmıştır. Bu durum Türkiye-ABD ilişkilerinde sürekli bir hassasiyet konusu olarak yer almıştır. Türkiye’nin konuya karşı hassasiyetinin beraberinde getirdiği sert tepkiler karşısında stratejik çıkarlarının tehdit altına girebileceği endişesiyle ABD Yönetimi, tasarıların yasalaşmaması için elinden gelen çabayı göstermiştir. Türkiye’nin gösterdiği tepkilere cevaben ABD Yönetimi tarafından Kongre üyelerine tasarının yasalaşması halinde ABD ile ittifak ilişkisine sahip Türkiye ile ilişkilerin bozulabileceği, böyle bir durumda da ABD’nin stratejik çıkarlarının olumsuz etkileneceği mesajı verilmiştir. Stratejik çıkarların gündeme gelmesiyle, ABD Yönetiminin çabaları karşısında Kongre üzerinde etkili olan Ermeni lobisinin etkisini yitirdiği görülmüş, sunulan tasarılar yasalaşmamıştır.

 

Bu çalışmada, radikal Ermeniler tarafından çıkarlarına ulaşabilmekte önemli bir yöntem olarak görülen Ermeni terörünün 1980’lerin ikinci yarısından itibaren yerini sivil mücadeleye bırakması çerçevesinde soykırım iddialarına destek arayan Ermeni diasporasının çalışmalarında ABD Kongresi’nin ön plana çıkması üzerine Türkiye-ABD ilişkilerinde yaşanan gelişmeler ele alınmıştır.

 

Anahtar Kelimeler: Türkiye, ABD, 1980’ler, Ermeni Diasporası, Ermeni Karar Tasarıları.

 

Abstract: In 1980’s there were many problems betweeen and US that most of these problems didn’t stem directly from their bilateral relations. One of the problem was Armenian resolutions that brought up to the Congress of the US by Armenian diaspora to get the date, April 24 as a memorizing day of so-called Armenian genocide. This issue has always taken place as a sensitiveness matter in Turkey-US relations.

 

showed sharp reaction concerned with the matter. In view of Turkey’s reaction the US Administration tried the best of its ability about the Armenian resolutions not to become law, with the concern of its strategic interests may affect and bilateral relations with Turkey who hold alliance relations with US may get out of order.

 

US Administration told to the Congressman the concerns of the and also gave message that the strategic interests of the may have effected badly if the resolutions become law. On the basis of the US Administration’s efforts, Armenian resolutions couldn’t become law.

 

After the Armenian terror (which was seen as an important method to gain in their interests by Armenian radical groups) delivered its place to civil methods by the second half of 1980’s. Along with the Congress became to the foreground in the context of studies of  Armenian diaspora. In this study the process of Turkey-US relations is examined in the context of Armenian Resolutions.

 

Key Words: , US, 1980’s, Armenian Diaspora, Armenian Resolutions.

 

Birinci Dünya Savaşı başladığında Ermeniler, Türk, Rus ve İran hâkimiyetinden kurtularak bağımsız bir Ermenistan kurmak için harekete geçmişler, 3 Ağustos’ta seferberliğin ilanı ile birlikte Ermeni askerler Türk ordusundan firar ederek, çeteler oluşturmuşlar, kasabaları basarak, katliama başlamışlardır[1]. Cephede savaşan Osmanlı İmparatorluğu bir taraftan da ülke içindeki Ermeni isyanlarıyla uğraşmak durumunda kalmıştır. Patrikhane defalarca uyarılmış, güvenliği sağlamak için gerekirse zor kullanılacağı bildirilmiş, ancak uyarılara cevap alınamadığı gibi çeteler patrikhane tarafından daha da kışkırtılmıştır[2].

 

Büyük boyutlara ulaşan Ermeni komitelerin faaliyetleri ve isyanlar karşısında 24 Nisan 1915 tarihinde Dâhiliye Nezaretince Ermeni Komite merkezlerinin kapatılması, elebaşlarının tutuklanması ve her türlü belgelerine el konulması kararı alınmıştır. Bu karar, Ermenilerin yıllar sonra Avrupa ve ABD Parlamentolarında “Soykırımı Anma Günü” olarak çıkarmaya çalıştıkları karar tasarısının zeminini oluşturmuştur.   Bu karardan sonra Ermeni faaliyet ve katliamları azalacak yerde artış göstermiş, olayların dayanılmaz bir hal alması üzerine Osmanlı hükümeti son çare olarak, hükümet icraatına karşı gelenlerin, Ermenilerin ve onlarla birlikte gerekli görülen kişilerin Osmanlı sınırları içinde göç ettirilmesini öngören 27 Mayıs 1915 tarihli Tehcir Kanununu çıkarmıştır. Tehcir Kanunu, bir soykırım kanunu olmayıp, icraata karşı gelenlerin can ve mal güvenliği içinde göç ettirilerek, savaş bölgesi dışına nakledilebilmelerini bütün ayrıntılarıyla düzenleyen bir kanundu[3].

 

1965 yılında dünyanın her tarafındaki Ermeni Patrikhane, Kilise ve eğitim kurumları 50.yıldönümü dolayısıyla 24 Nisan 1915 gününü, Ermeni Soykırım Günü olarak dünyaya empoze ederek anmaya başlamışlardır. Ermeniler, 1973’te Birleşmiş Milletler, Avrupa Topluluğu ve birçok ülkenin parlamentolarında 24 Nisan’ın Soykırım Günü olarak ilan edilmesini hatta 1915 Ermeni Soykırımının 20.yüzyılın ilk soykırımı ilan edilmesini istemişler, Türkiye ve birçok devletin karşı çıkması üzerine karar reddedilmiştir. Bunun üzerine Ermeni terör örgütü ASALA’nın lideri Agopyan olmak üzere Massachuset’deki Ermeni Araştırmaları Enstitüsü gibi kişi ve kuruluşlar diplomatik kanalla elde edilemeyen talepler için terörün şart olduğunu ifade etmişlerdir[4].

 

1970’li yıllar boyunca Ermeni radikal grupları, terörü, Türkiye ile mücadelede önemli bir yöntem olarak görmüşlerdir. 1980’li yılların ikinci yarısına kadar Ermeni terörü devam etmiştir. 1973- 1985 yıllarında Ermeni terör olaylarının kronolojik analizine yönelik bir incelemede bu yıllar içerisinde 193 terör eyleminin gerçekleştiği görülmektedir[5]. 80’lerin ikinci yarısından itibaren ise, terör yerini sivil mücadeleye bırakmıştır. ASALA, terör eylemleriyle, sözde Ermeni soykırımı iddialarını dünya gündemine taşımayı ve dünya kamuoyu ve medyasının dikkatinin bu sorun üzerine odaklaşmasını sağlamaya çalışmıştır. Bunun gerçekleştiği kanaati ile sivil mücadeleye girişilerek, Ermeni soykırımı iddiasının dünya ülkeleri tarafından fiilen ve hukuken bir gerçek olarak tanınmasını amaçlayan bir kamuoyu etkileme stratejisi yürürlüğe konmuştur. Bu strateji ile, başta Amerikan Kongresi olmak üzere, mümkün olduğu kadar çok ülke parlamentosunun soykırımı iddiasına destek vermesi sağlanarak, Türkiye’yi baskı altında sözde soykırımını kabul etmek zorunda bırakmak hedeflenmiştir.

 

20.yüzyıl içerisinde, hem örgütlenme düzeyi hem de ekonomik açıdan oldukça güçlü bir konuma gelen ABD Ermenileri, tüm dünya Ermenileri arasında, sahip oldukları bu özellikler ile lider diaspora haline gelirken, siyasi partiler, gruplar, dini veya sosyal Ermeni örgütleri bu doğrultuda merkezlerini ya ABD’ye taşımışlar ya da ABD şubeleri merkez gibi rol oynamışlardır[6].

 

İki kutuplu uluslararası yapının hakimiyetini koruduğu 1980’lerde, Türkiye,  tarihi Rus talepleri çerçevesinde, Sovyetler Birliği’ne karşı ABD’yi dengeleyici olarak görmekte ve dış politika konularında ABD ile ilişkilere özel bir önem vermektedir. Aynı zamanda Türkiye açısından ABD’den sağlanacak askeri yardım ve teknoloji transferi de savunma alanında büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda ABD’nin Türkiye açısından taşıdığı önemden hareketle Türkiye’yi etkilemek, ve bir anlamda da “dize getirmek” için, radikal Ermeni milliyetçilerin gözünde ABD, dönemin iki süper gücünden biri olmasının da etkisi ile daha önemli hale gelmiştir[7].

 

Denilebilir ki, radikal Ermeniler’in Türkiye’ye karşı yürüttükleri düşmanca faaliyetlerinde ABD’ye öncelik vermelerinde üç faktör rol oynamıştır. İlk olarak, Amerika’daki propaganda kampanyasında Ermeni diasporasının kendini, Amerika’da, bu ülkenin kamuoyunu, medyasını ve siyasal sistemini yönlendirmede yararlandıkları vasıtaların, diğer bir deyişle, lobilerin etkin ve ekonomik kaynakların zengin olması nedeniyle, diğer ülkelere göre daha güçlü hissetmesidir. İkinci olarak, dönemin uluslararası yapısında süper güçlerden birini oluşturan ABD’nin yasama organından çıkarılacak Ermeni iddialarını destekleyen bir kararın, diğer ülkelerin parlamentoları üzerinde etkileyici bir örnek teşkil edeceği ve bu şekilde Türkiye üzerinde sözde soykırımın tanınması konusunda güçlü bir baskı oluşturulacağı düşüncesidir. Son olarak ise, Türk dış politikasının önemli bir boyutunu oluşturan Türk-Amerikan ilişkilerinin soğumasına ve hatta kopmasına yol açarak, Türkiye’yi bir ölçüde zayıf düşürmek hedeflenmiştir.

 

1980’lerle birlikte Ermeni asıllı Amerikalılar, Türkiye Cumhuriyeti ile de bağlantılandırdıkları; 20.yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğu tarafından Ermeni azınlığa karşı soykırım gerçekleştirildiği iddiaları ile ve bu iddialara ilişkin olayın anısına bir “insanın insana vahşetini” hatırlama günü kabul edilmesi için Amerikan Kongresi üyeleri üzerinde etki kurmaya çalışmışlardır. Bir Ermeni soykırımı olduğunu resmi yollardan ilan edebilmenin aracı olarak ise ABD Kongresi’ni kullanmışlardır.  Ermeni asıllı Amerikalılar tarafından gerçekleştirilen bu eylemlerin Kongre’de destek bulması, Türkiye-ABD ilişkilerini gerginliğe götürecek derecede etkilemiştir.

 

Soykırım İddiaları–1984 Yılı Gelişmeleri

 

ABD’deki Ermeni toplumu ve lobisi “Ermeni soykırımı”nın tanınması için 1980’lerin başından itibaren yoğun girişimlerde bulunmuşlar[8], 1984 yılında girişilen bu yoğun çabaların sonucu olarak 2 karar tasarısının birden gündeme getirilmesini sağlamışlardır[9].

 

Temsilciler Meclisi’nin 10 Eylül’deki oturumunda oybirliğiyle benimsenen ve 24 Nisan’ın “insanın insana hunharlık günü” olarak belirlenmesini öngören karar tasarısı ile sözde Ermeni soykırımının benzerlerinin tekerrürünün önlenebilmesi gerekçesiyle ABD dış politikasının tespit ve yürütülüşünde nazara alınmasını talep eden ve Temsilciler Meclisi’nin kararına da atıfta bulunan bir diğer tasarı Senato Dış İlişkiler Komitesince oybirliği ile kabul edilmiştir[10].

 

ABD Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin 24 Nisan’ın “Ermeni Soykırım Günü” ilan edilmesi konusunda aldığı kararda Türkiye, “2500 yıllık Ermeni yurdu” olarak gösterilmiştir. Senato Komitesi’nin görüşmesiz oybirliği ile aldığı kararın tam metni şöyledir:

 

Senato, Amerikan dış politikasında Ermeni soykırımının da gözönüne alınmasını ister. Bu durum, dünyanın herhangi bir yerindeki başka soykırımları önleyecektir. Ermeni soykırımı, Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1915–1923 yılları arasında, Türkiye Cumhuriyeti kuruluşu öncesine rastlar. Sonuç olarak 1 milyon ile 1.550.000 Ermeni katledilmiş, Ermenilerin 2500 yıllık tarihi vatanları ortadan kaldırılmıştır. Ermeni soykırımıyla ilgili belgeler, Birleşik Amerika, Avusturya, Fransa, Batı Almanya ve İngiltere arşivlerinde bulunmaktadır. Birleşik Amerika’nın 1913–1916 yılları arasında büyükelçisi olan Henry Morgenthau, Osmanlı İmparatorluğu’nun müttefiklerine Ermeni soykırımı konusunda protestolar göndermiştir.

 

Senato 13 Mayıs 1920 tarihinde aldığı bir kararla, Ermeni soykırım iddialarının gerçek olduğunu ifade etmiştir. Temsilciler Meclisi 148 sayılı kararı ile 24 Nisan’ın Ermeni Soykırım anma günü olarak kabul edilmesini istemiştir.

 

Eski Başkan Jimmy Carter 16 Mayıs 1978’de yaptığı konuşmada, Ermeni Soykırımının “en büyük trajedilerden” biri olduğunu vurgulamış ve başkan olarak bunun asla unutulmaması için çaba göstereceğini bildirmişti.

 

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ile Birleşik Amerika Soykırımı Anma Kurulu’nun benzer kararları yanısıra, Başkan Ronald Reagan, 22 Nisan 1981’de yaptığı konuşmada, Ermeniler ve Kamboçyalılara yapılan soykırımdan söz etmiştir.

 

Bütün bu gelişmelerle birlikte, Senato, Başkan’dan ve Dışişleri Bakanı’ndan bu tarihsel olayı göz önüne alarak, konunun Amerikan dış politikasında bir yer edinmesini sağlamalarını diler. Başkan ve Dışişleri Bakanı Ermenilere yapılan soykırımı tanıyarak, diğer soykırımları önlemelidirler.

 

Senato ayrıca, Başkan’dan ve Birleşmiş Milletlerdeki Amerikan temsilcilerinden bu konuyu tüm uluslararası forumlara getirerek, Ermeni Soykırımı da dâhil olmak üzere, tüm soykırımları için duyulan nefreti dile getirmesini ister”[11].

 

ABD Temsilciler Meclisi ve Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin kabul ettiği karar tasarıları Türkiye’de sert tepkilere yol açmıştır. Dışişleri Bakanlığı 11 Eylül’de yaptığı açıklama, Başbakan Turgut Özal ve TBMM Başkanı Necmettin Karaduman da 13 Eylül’de verdikleri demeçlerle söz konusu kararları kınamışlardır. Aynı şekilde siyasi partiler de kararları sert bir biçimde eleştirmişlerdir.

 

ABD Temsilciler Meclisi’nin 10 Eylül’deki oturumunda benimsenen ve 24 Nisan’ın “insanın insana hunharlık günü” olarak belirlenmesini öngören karar tasarısı ile ilgili olarak 11 Eylül 1984’de Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi Başkanı Yalım Eralp:

 

“…Söz konusu karar, ABD yönetiminin uluslararası terörizm karşısında bilinen kararlı tutumuna rağmen Temsilciler Meclisinden bir takım usul kolaylıklarından yararlanılarak geçirilmiş de olsa, teröre ve yeni vahşi cinayetlere zemin teşkil edecek bir ortama maalesef yardımcı olacaktır… Seçim endişeleri ve küçük iç politika hesaplarıyla, terörle mücadele yolundaki esas görevlerini bir tarafa bırakarak uluslararası terörizmi cesaretlendirecek kararları alanlar terör felaketinin gelecekteki kurbanlarının ağır sorumluluğu altında kalacaklardır”[12] demiştir.

 

13 Eylül 1984 tarihinde Başbakan Turgut Özal, söz konusu karar tasarıları ile ilgili olarak:

 

Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi ve Senatosunun son günlerde ülkemizle ilgili bazı maksatlı karar tasarılarını kabul etme yoluna girdiğine teessüf ve infialle şahit oluyoruz… Yaklaşan seçimler münasebetiyle kısa vadeli kazançları esas alarak bu derece çirkin ve ucuz politika yapılmasını hayret, endişe ve ibretle müşahede ediyoruz.

 

Bu kararların bizzat Amerikan vatandaşlarını da hedef alan uluslararası terörizme, özellikle ASALA ve benzeri terör örgütlerinin caniyane eylemlerine bir destek sağlamakta olduğunu bütün dünya kamuoyunun takdirine arz ediyoruz... Bu gibi kısa vadeli politik kazançları hedef alan faaliyetlerin, ülkeler arasında uzun gayretlerle teessüs eden dostane münasebetleri maalesef tamiri çok zor ve bazen imkânsız durumlara soktuğu bilinen bir gerçektir. Böyle durumların ülkelerin uzun vadeli menfaatlerini büyük çapta zedelediğine yakın tarih açık bir şekilde şahittir”[13] demiştir.

 

TBMM Başkanı Necmettin Karaduman da 13 Eylül 1984’de yaptığı açıklamada:

 

“…Bu kararların bizzat Amerikan vatandaşlarını da hedef alan uluslararası terörizmin yeni caniyane eylemlerine dayanak olacağının dikkate alınmamış bulunması, anlaşılması imkânsız bir keyfiyettir…Küçük politik hesaplarla bir müttefikine cephe alan ve birkaç ay için terörizme destek olanlar, terörizm ateşinin kendi evlatlarını da yaktığını ve yakacağını unutmamalıdır. Uluslararası terörizme karşı etkili mücadele için uluslararası işbirliği yapılmasının gereği bütün medeni ülkelerce bir taraftan kabul edilirken, öbür yandan hükümetlerini bu yolda teşvik etmesi gereken parlamentolarda buna ters düşen cereyanları oy kaygısıyla yaratanların, insanlık âlemine karşı ağır bir sorumluluk altına girdikleri kuşkusuzdur.  Uluslararası ilişkilerin dostane şekilde işlemesini tehlikeye sokan bu durumun yaratacağı tamiri imkânsız sonuç ve zararlar üzerine Amerikan Temsilciler Meclisi ve Senatosu’nun tüm üyelerini ciddiyetle eğilmeye davet ediyorum. ...”[14]

 

sözleriyle, Yalım Eralp ve Başbakan Turgut Özal’ın yapmış oldukları açıklamalardaki sert tepkiyi sürdürmüştür.

 

Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu ise, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Robert Strausz Hupe’yi Dışişleri Bakanlığı’na çağırarak, Türk Hükümetinin ABD’de alınan kararla ilgili kaygı ve üzüntülerini bildirmiştir[15]. Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu, ayrıca Türk Haberler Ajansı (THA)’na yaptığı açıklamada,“Biz her seferinde olduğu gibi gerekli girişimlerimizi anında yaptık. Ancak onların kararı ne olur bilemem. Ama bilsinler ki Türkiye’nin tavrı bundan böyle daha sert olacaktır.” diyerek, her zaman anında girişim yapılmasına rağmen ABD ve öteki ülkelerin kendi bildiklerini okuduklarına dikkat çekmiş, “Biz artık daha dikkatli ve tedbirli davranmak zorundayız. Çünkü bundan böyle taviz vermek sözkonusu olamaz”[16] demiş, böylece mevcut eğilimin aynı şekilde devam etmesi halinde ABD’ye Türkiye’nin tavrının daha da sertleşeceği mesajı verilmiştir.

 

Ankara’daki ABD Büyükelçiliği yetkilileri, Reagan Yönetiminin elinden geleni yaparak, sözkonusu kararların Kongre kararı niteliği kazanmasını engelleyeceğini ileri sürerlerken[17], ABD Dışişleri Bakanlığı da bu kararın Meclis’in hissiyatını yansıtmak dışında hiçbir yaptırımı bulunmadığını belirtmiştir[18].

 

İlerleyen süreçte Başbakan Özal’ın ilk açıklamalarında görülen sert tutum yerini daha ihtiyatlı açıklamalara bırakmıştır. Özal, 17 Eylül 1984’te gazetecilerin sorularını yanıtlarken, gelişmeleri seçimlere bağlamış ve seçim sonrasına kadar ABD’ye süre tanınması gerektiğini ifade etmiştir. Türkiye’yi rencide eden tavrın seçimlerden sonra da devam etmesi halinde, ilişkilerin soğukkanlı bir şekilde masaya yatırılacağını söylemiştir[19].

 

Bu arada ABD Yönetimi, Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Şükrü Elekdağ’a seçim yılı içinde bulunulması nedeniyle Türkiye’den anlayış beklediğini bildirmiş, tavsiye kararının çıkmaması için Amerikan yönetiminin çaba gösterdiği, ama seçim yılı olması nedeniyle kararı önleyemediği Büyükelçi Elekdağ’a anlatılmıştır. ABD Yönetiminin Türkiye’yi kapsayan soykırım iddialarına ilişkin karar tasarılarında Kongre ile uyum içinde olmasının seçimlerden sonra mümkün olabileceği kaydedilerek, seçimlere kadar çıkabilecek kararların da Türkiye tarafından anlayışla karşılanması istenmiştir[20].

 

Reagan Yönetimi bu tür bir tavsiye kararının Türkiye ile ABD arasındaki dostane ilişkilere zarar verebileceği kaygısıyla, Cumhuriyetçi Senatörler nezdinde girişimde bulunmuş, kendilerine Türkiye’nin ABD açısından taşıdığı stratejik önem anlatılmıştır. Başkan Reagan Yönetiminin devreye girmesiyle, ABD Kongresi’ndeki bazı Cumhuriyetçi Senatörler, “Ermeni Soykırımı” ile ilgili tavsiye kararını, Senato Dış İlişkiler Komisyonu raportöründen geri istemişlerdir. Böylece, Komisyon’da kabul edilmiş olan tavsiye kararının, Kongre’nin tatile girdiği 4 Ekim tarihine kadar Senato Genel Kurulunda görüşülmeme olasılığı ortaya çıkmıştır. Bu ihtimalin gerçekleşmesi ile tavsiye kararının Kongre kararı haline gelmesi önlenmiş olacaktı[21].

 

Ancak, ABD Yönetimi’nin sözde Ermeni soykırımına ilişkin tavsiye kararının Kongre’de bulunduğu aşamada takılması için gösterdiği çabalara karşın, karşı görüştekilerin faaliyetleri de gecikmemiş, üç Kongre üyesi sözde Ermeni soykırımına ilişkin tavsiye kararına “ek destek” dilekçesi vermişlerdir. Söz konusu üyeler, “insanın insana karşı insanlık dışı davranışı” ile ilgili kararın alındığı 10 Eylül tarihli oturumda konuşma yapamadıkları ve mazeretli olduklarını öne sürerek karara ek destek dilekçesini Temsilciler Meclisi Genel Kurul Raportörlüğü’ne vermişlerdir. Temsilciler Meclisi’nin Connecticut üyesi (Cumhuriyetçi) Nancy Johnson dilekçesinde, “Türkiye’nin itirazları soykırım gerçeğini değiştiremez” derken, Temsilciler Meclisi’nin Ohio üyesi (Demokrat) Edward Feighan ise, “Amerika, Türkiye’nin Ermenileri sistematik olarak katlettiğini uzun süre tanımayarak Ermenileri gücendirmiştir” demiş ve son alınan kararın Amerikalı Ermenilerin acılarını dindireceğini savunmuştur. Amerikalıları “Ermeni soykırımı”na duyarlı olmaya çağıran üye, kabul edilmiş olan tavsiye kararına yürekten katıldığını da belirtmiştir. Ermeni Amerikalıların büyük bir seçmen tabanı oluşturduğu Kaliforniya eyaletinin Demokrat Partili Temsilciler Meclisi üyesi Richard Lehman ise kararı “tüm kalbiyle” desteklediğini belirterek, “Hiç de partizanca davranışlar içine girilmeden, bu kararın Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’ndan geçmiş olması, geçmiş ve gelecekteki barbarlara artık kitle katliamlarına izin vermeyeceğimizi kanıtlayacaktır” demiştir[22].

 

Amerikan Kongresi’nde bu gelişmeler yaşanırken, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Strausz Hupe, 27 Eylül 1984’de gazetecilerle baş başa yapılan sohbet toplantısında, tavsiye kararları ile ilgili olarak, “Yönetimin politikası bellidir. Ermenilerle ilgili bu tür kararları kesinlikle kabul etmez ve bu politika kesinlikle değişmez” [23]demiştir. Türkiye’ye bu konuda bir güvence olarak algılanabilecek bu mesaj ve ABD Yönetiminin sözde Ermeni soykırımına ilişkin tavsiye kararının Kongre’de bulunduğu aşamada takılması için gösterdiği çabalar netice vermeye başlamıştır.

 

13 Eylül’deki yazılı açıklamasında, ABD’deki kararlarla ilgili olarak “çirkin ve ucuz politika” demiş ve “ilişkilerin zedelenebileceği” mesajını vermiş olan Başbakan Özal, 27 Eylül 1984’de gazetecilerle yaptığı konuşmada:

 

Biz soğukkanlı hareket ediyoruz. Çünkü iktidar olmanın belli sorumlulukları vardır. …sorumlu biziz, hesaplı kitaplı gitmek mecburiyetindeyiz. Adımımızı atarken dikkatli olmamız lazım. Ben de heyecanlandım hadiselerin çıktığı ilk zaman. İlk beyanım oldukça serttir. Ama meselenin ölçüsünü belli bir seviyede tutmak lazım. Dış siyasette fazla bağırmakla bir neticeye gidilmez. Bazı hadiseleri çok fazla heyecanlandırırsak, yanlış neticelere gideriz. Geçmişte bu şekilde hatalar yapıldığını gördük. Bunlardan ders almamız lazım. Benim kanaatim, biz memleketin nabzını biliyoruz. Milletimiz de meseleleri o kadar fazla heyecanla götürme taraftarı değil”[24] sözleriyle, tepkisinde bir yumuşamaya gitmiştir.

 

3 Ekim 1984’de ABD George Town Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezine bağlı Yakın Doğu Bölümü Direktörü Dr. Joyce Starr’ın kendisiyle yaptığı mülakatta Özal, Amerikan Kongre üyelerinin Ermeni ve Rum seçmenlerin peşinde olduklarını ve “ucuz politika” yaptıklarını söylemiştir[25].

 

3–4 Ekim 1984 tarihlerinde Washington’da bulunan Heritage Foundation adlı vakfın araştırma grubuyla, Türk Dış Politika Enstitüsü tarafından Washington’da ortaklaşa düzenlenen “Ortadoğu ile ilgili Türk-ABD Görüşleri” konulu konferansta bir konuşma yapan ABD Savunma Bakan Yardımcısı Richard Perle, yasa gücünde olmayan son kararların Yönetim tarafından üzüntü ile karşılandığını ifade etmiş ve Temsilciler Meclisi ve Senato’da kabul edilen kararların kesinlikle ABD’nin görüşünü yansıtmadığını belirtmiştir[26]. Ankara’nın ve Türk basınının olaylar karşısında daha yatıştırıcı davranması gerektiğini söyleyen Perle:

 

“Türkiye, Kongre’nin en etkisiz kararlarına bile yüksek dozda tepki göstermektedir. Ama bunda şaşırtıcı olan, Türk basınının ABD Kongresi ile yönetimi birbirinden ayırmamasıdır… Bu sorumlu bir davranış değildir ve iki ülke arasındaki ilişkilere hizmet de etmemektedir”[27] demiştir.

 

ABD Savunma Bakan Yardımcısı Richard Perle, Türkiye’yi daha sakin olmaya çağırırken, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Burt de, Kongre’nin Temsiciler Meclisi kanadında kabul edilen sözde Ermeni soykırımı konusundaki tavsiye kararı ve Senato Dış İlişkiler Komitesi’nde ABD dış politikasının sözde Ermeni soykırımı ışığında yönlendirilmesi için alınan tavsiye kararı ile ilgili olarak, bu gibi karar tasarılarının Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilere ABD’nin verdiği değer konusunda kaygılar yarattığına işaret etmiş, iç politikada belli amaçlara ulaşmak için yapılan hesapların ABD dış politikasını şekillendirmesine izin verilmeyeceğini bildirmiştir[28].

 

Konferansta konuşan Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Şükrü Elekdağ ise, ABD Kongresi’nin izlediği “düşmanca tutumun” iki müttefik ülke olan Türkiye ve ABD arasındaki ilişkileri zedelediğini, Kongre’nin takındığı tavrın Türk halkını derinden yaraladığını belirtmiştir[29].

 

Temsilciler Meclisi’nden geçen, ancak resmiyet kazanması Senato Genel Kurulu’ndan geçip Başkan Reagan’ın onayını almasıyla mümkün olan tavsiye kararı ile yürürlük kazanması, Senato Genel Kurulu’nun kararı benimsemesi, Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nun katılması ve Başkan’dan da onay almasına bağlı olan Senato Dış İlişkiler Komitesi tavsiye kararı, Reagan yönetiminin çabaları sonucunda, Kongre’nin tatile girdiği 4 Ekim tarihine kadar görüşülememiş, böylece Türkiye’de kaygı ve üzüntüye yol açan tavsiye kararlarının Kongre kararı haline gelmesi önlenmiştir.

 

Kasım ayında ABD’de Reagan’ın yeniden başkan seçilmesi ise sözde Ermeni soykırım tasarıları ile ilgili olarak destek vermeyen bir yönetimin tekrar iş başında olması demekti ve bu Türkiye’yi rahatlatmıştı[30].

 

Soykırım İddiaları–1985 Yılı Gelişmeleri

 

1985 yılına gelindiğinde Batı Almanya’nın Münih kentinde olağanüstü toplanan Ermeni Ulusal Komitesi, 1985 yılının “Ermeni soykırımı”nın 70. yıldönümü olduğu iddiaları çerçevesinde başta Amerikan Kongresi olmak üzere Türkiye’ye karşı siyasi platformda yoğun mücadele vereceklerini açıklamışlardır[31].

 

Bu açıklamanın akabinde Ermeni lobisi yandaşları, soykırım iddialarıyla ilgili olarak Amerikan Kongresi’ne yeni tasarılar sunma çabalarını yoğunlaştırmışlar, 4 yeni tasarının gündeme gelmesini sağlamışlardır. İlk olarak, New Jersey Eyaleti temsilcisi Demokrat Robert A. Roe tarafından 3 Ocak 1985’te H.J.R. 37 sayılı, 24 Nisan 1985 tarihini “İnsanın İnsana Zulmü ve Ermeni Soykırımı Günü” ilan eden tasarı, sonrasında 19 Mart 1985 tarihinde, California Temsilcisi Anthony Lee Coelho tarafından H.J.R. 192 sayılı “24 Nisan Ermeni Soykırım Günü” tasarısı, 28 Mart 1985 tarihinde Michigan Eyaleti Senatörü Carl Levin tarafından S.J.R. 101 sayılı ve 24 Nisan 1985’de California Eyaleti temsilcisi Cumhuriyetçi Charles Jr. Pashayan tarafından, Reagan yönetiminin dış politikasında 1915–1923 yılları arasında meydana gelmiş olduğu iddia edilen “Ermeni soykırımı”nı dikkate almasını isteyen H.R. 142 sayılı tasarılar sunulmuşlardır[32].

 

Sunulan tasarılarla ilgili olarak ABD yönetiminin nasıl bir tutum izleyeceği hakkında yaptığı açıklamada ABD Dışişleri Bakanı Shultz:

 

Yönetim, Kongre’ye sunulan Ermeni tasarılarına kesinlikle karşıdır. Kongre’ye bu konudaki görüşümüzü bildirmek için elimizden geleni yapıyoruz ve bu arada, özellikle Ermeni terörizmi üzerindeki büyük endişelerimiz üzerinde gereken uyarılarda bulunuyoruz. Ancak, bildiğiniz gibi anayasal sistemimize göre, yürütme organı, sadece ikna etme gücüne sahiptir. Bu tasarılar üzerindeki nihai karar ve hareket Kongre’nin elindedir. Bununla beraber şunu da vurgulamak isterim ki, bu tür kararlar ancak Kongre’deki bir görüşü yansıtır. Onların alacağı karar ne olursa olsun, bu yönetimin Türkiye’ye karşı politikasını kesinlikle değiştiremez ve değiştirmeyecektir de. Kararlara karşı azimli muhalefetimizi de etkilemeyecektir”[33] demiştir.

 

ABD Kongresi’nde beklemekte olan Ermeni tasarılarından ilk olarak, Robert Roe tarafından sözde soykırım iddialarıyla ilgili olarak hazırlanan H.J.R.37 sayılı tasarı çok az sayıda destek sağlayabildiği için Kongre’ye sunulma şansını yitirmiştir[34].  192 sayılı tasarının haricindeki diğer tasarılar da H.J.R. 37 sayılı tasarı gibi yeterli sayıda destek sağlayamamışlar bu nedenle de sadece 192 sayılı tasarı Kongre’ye sunulabilmiştir[35].

 

California üyesi Anthony Lee Coelho tarafından hazırlanan ve 24 Nisan’ın “insanın insana hunharlık günü” olarak anılmasını öngören yasa tasarısının 21 Mayıs 1985 tarihinde ABD Temsilciler Meclisi’ne getirilmesi ile ilgili olarak, Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, söz konusu tasarının ABD Temsilciler Meclisi’nden geçmesini engellemek amacıyla Reagan Yönetimi nezdinde gerekli bütün uyarıların gerek Ankara gerek Washington’da en üst düzeyde yapıldığını bildirmişler, ABD Büyükelçiliği çevreleri de Reagan Yönetimi’nin Kongre’deki bu gelişmeyi engellemek amacıyla elinden gelen bütün çabayı sarf ettiğini bildirmişlerdir[36].

 

Başkan Reagan Amerikan Yönetiminin, Kongre’nin 192 sayılı karar tasarısı ile ilgili tutumunu onaylamadığını belirterek:

 

Bunun son derece hassas bir konu olduğunu kabul ediyor ve 1915’teki üzücü olaylar sırasında tüm acı çekenlerle aynı duyguları paylaşıyorum. Bu arada, Türklerle Ermeniler, bunca yıl aralarındaki uzlaşmazlığı halledemedikleri için üzülüyorum. Ancak her şeye karşın teröre karşıyım.” “…böyle tasarıların Ermeni teröristleri Türklere ve Amerikalı Türklere yönelik saldırılarında yüreklendirebileceği konusunda kaygılıyız. Ayrıca önemli bir müttefikimizle ilişkilerimizi zedeleyebilecekleri için de bu tasarıya karşıyız. Türk halkının, hükümet sistemimizde yürütme organlarının yalnızca Kongreyi ikna edebileceğini ve Kongre’nin kararlarını denetleyebileceğini anladığını ümit ediyorum. Bunun için, bu kararlar, Kongre tarafından onaylandığı takdirde, yalnızca Kongre’nin görüşünü ortaya koyarlar. Benim Türkiye’ye karşı politikam ya da uluslararası terörizme karşı mücadele konusundaki kararlılığımı değiştiremezler”[37] demiştir.

 

Konu ile ilgili olarak ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada da, yüzyılın başlarında, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminde Türkiye’nin doğusunda meydana gelen ve Ermenilerle birlikte pek çok kişinin ölümüne neden olan olaylardan büyük üzüntü duyulduğu, ancak Amerika’nın olayların niteliğini tayin edecek durumda olmadığı belirtilmiştir.[38]

 

ABD Temsilciler Meclisi’ne sunulan sözde Ermeni soykırımı tasarısının oylanması çabaları yoğunlaşırken, ABD’nin 25 Eyaleti ve Washington’da bulunan üniversite öğretim kurumlarında görevli toplam 69 bilim adamı, ortaklaşa bir bildiri yayınlayarak, tasarıya karşı olduklarını açıklamışlar ve milletvekillerine tarihi bir hata işlememeleri için uyarıda bulunmuşlardır[39].

 

Nitekim ABD Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nda görüşülmesi beklenen tasarı, son anda ertelenmiş, Kongre çevreleri, “Ermeni soykırımı” tasarısının Haziran ayı içinde belirsiz bir tarihe bırakıldığını, tasarıyı hazırlayan milletvekillerinin önceden kararlaştırdıkları tarihte tasarıyı gündeme getirmekten vazgeçtiklerini bildirmişlerdir. Kongre çevreleri erteleme kararında Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komisyonu’nun rol oynadığını belirtmişler, Komisyonun başkan ve üyelerinin söz konusu tasarının ertelenmesi için milletvekilleri üzerinde yaptıkları tavsiye yollu çalışmaların etkili olduğunu ifade etmişlerdir[40].

 

ABD Temsilciler Meclisi Silahlı Kuvvetler Komitesi üyeleri 27–31 Mayıs tarihlerinde Türkiye’ye gelerek, Ankara’da Başbakan, Dışişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı ve TBMM Başkan Vekili ile temaslarda bulunmuşlardır[41]. Türkiye’deki temaslarını tamamlayan ABD Temsilciler Meclisi Silahlı Kuvvetler Komitesi üyeleri İstanbul’dan Ermeni Karar Tasarısını Meclis’ten geçirmeyecekleri vaadi ile ayrılmışlardır. Türkiye’ye seyahatlerinden önce söz konusu karar tasarısını imzalamış olan komite üyelerinden Melvin Price, Albert Bustamente ve Marvin Leath’in bu vaadi, Türk tezi açısından kayda değer bir gelişme olarak nitelendirilmiştir. Melvin Price, Türk kamuoyunun 192 sayılı Ermeni Karar Tasarısı konusundaki hassasiyetini sempatiyle karşıladıklarını belirtmiş:

 

Yeryüzündeki tüm soykırımları lanetliyorum. Bunun aksi mümkün değildir. Ancak, 1915’in Osmanlı İmparatorluğu ile ilgisi bulunmayan Türkiye’yi hedef alan bu karar tasarısına karşıyım. Nitekim Temsilciler Meclisi Başkanlığı’na bir mesaj göndererek bizim dönüşümüze kadar karar tasarısını görüşmemelerini önerdim. Döndüğümüzde mesai arkadaşlarımıza bu karar tasarısının Türkiye açısından önemini anlatarak geçmemesini sağlamaya çalışacağım. Böyle bir karar tasarısı geçse dahi, bizim muhalefetimiz bunun karar haline gelmesini önleyecektir”[42] demiştir.

 

192 sayılı Ermeni Karar Tasarısı 4 Haziran 1985 tarihinde Temsilciler Meclisi’nde genel oya sunulmuş, Türk tarafının ve belirli ölçülerde Amerikan yönetiminin harcadığı yoğun çabaların neticesinde olumlu bir gelişme olarak, Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nun oturumunda 24 Nisan’ın “insanın insana zulmü ve Ermeni soykırımı kurbanlarını anma günü” olarak kabulünü öngören karar tasarısı geçmesi için gerekli olan 274 oya ulaşamayarak kabul edilmemiştir[43].

 

Tasarının Reddi Karşısında Türkiye’nin Tutumu

 

Türk kamuoyunda büyük bir hassasiyet oluşturmuş olan 192 sayılı sözde Ermeni Soykırımı karar tasarısının Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nda yapılan oylama sonucunda kabul edilmemesi memnuniyetle karşılanmış ve oylama öncesinde ABD Yönetimince karar tasarısının reddine ilişkin olumlu yöndeki çabalar Türk hükümetince takdir edilmiştir. 

 

Tasarının reddini olumlu bir sonuç olarak değerlendiren Dışişleri Bakanlığı kaynakları, bu sonucun alınmasında Temsilciler Meclisi’nin mantık, gerçekçilik ve aklıselimle davranan üyelerinin katkıları olduğunu vurgulayarak, bu konuda:

 

Ancak sorumsuz unsurlarca yalana ve birtakım sahte belgelere dayanılarak maksatlı bir şekilde ve tarihi gerçeklere aykırı olarak ortaya atılan tutarsız iddialar çerçevesinde Türkiye’ye karşı yürütülmekte olan hasmane bir kampanyanın uzantısı olarak tekrar tekrar Kongre’ye sunulan bu karar tasarısının dost ve yakın bir müttefik ülkenin Meclisi’nde taraftar topluyor olması, yine de düşündürücü bir gelişme teşkil etmektedir. Ortaya çıkan bu durum şüphesiz bütün unsurları ile değerlendirilmektedir.” demişlerdir[44].

 

Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu da, Ermeni soykırımı ile ilgili karar tasarısının ABD Temsilciler Meclisinde kabul edilmemiş olmasının memnuniyet verici olduğunu belirtmiş, tasarının bu kadar oy toplayabilmiş olmasını ise “düşündürücü” olarak nitelendirmiştir. Halefoğlu, karar tasarısının Temsilciler Meclisi’nde kabul edilmemesiyle ilgili olarak:

 

Temsilciler Meclisinde sözde soykırım ile ilgili tasarının kabul edilmemiş olması memnuniyet vericidir. Ancak, tarihi gerçekleri saptıran böyle bir tasarının bu kadar oy toplayabilmiş olması dahi düşündürücüdür.

 

Türkiye’ye geçenlerde gelip Türkiye’deki durum ve bu konuda Türk milletinin haklı hassasiyetini anlamış olan Silahlı Kuvvetler Komisyonu üyelerinin bu yolda sarfettikleri gayretlerin, tasarının reddine etkili olduğu anlaşılmaktadır. Bu da Türkiye’ye gelip memleketimizi görenlerin, görmeden karar verenlerden daha doğru hareket ettiklerini göstermektedir”[45] demiştir.

 

Soykırım İddiaları–1986 ve 1987 Yılları Gelişmeleri

 

Ermeni lobisi, 1985 yılında sözde Ermeni soykırımının tanınmasına yönelik girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra da, benzeri çalışmalarını devam ettirmiştir. Ermeni soykırımı iddialarına destek veren Kongre üyeleri, 1986 yılında da ABD Temsilciler Meclisi ve Senatosunda, konu ile ilgili konuşmalar yapmışlardır.

 

8 Nisan 1986’da Senato’da, 3 Nisan’ın, hayatları boyunca özgürlük için mücadele eden Ermenileri onurlandırma günü olduğunu, Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1915’te bütün Ermenilerin Anadolu’dan Suriye çöllerine zorla sürüldüğünü ve 1915 ile 1923 arasında tahminen 1,5 milyon Ermeni’nin Türklerin elinde öldüğünü iddia eden konuşmalar yapılırken[46], 22 Nisan 1986’da da Senato ve Temsilciler Meclisi’nde “Ermeni Şehitlerini Anma Günü” konulu konuşmalar gerçekleştirilmiştir. Senato’da gerçekleştirilen konuşmalarda, Başkan Reagan ve öncesindeki Amerikan Başkanlarının konuyla ilgili, Ermenileri destekleyen türdeki açıklamaları örnek olarak verilirken[47],  Temsilciler Meclisi’ndeki konuşmalarda da, 1915–1923 yılları arası Amerikan gazetelerinde sözde Ermeni soykırımı ile ilgili çıkan haberlere yer verilmiş, ayrıca, Şubat ayı içersinde Senato tarafından onaylanan Soykırım Anlaşması’na atıfta bulunularak, bunun sembolik olduğu ve gelecek soykırımları önleyemeyeceği, ancak, soykırımcılara, dünyanın kendilerini cezalandırmaya hazırlandığı yönünde bir mesaj verdiğini söylemişlerdir[48].

 

30 Nisan’da Temsilciler Meclisi’nde Massachusetts Milletvekili Joseph D.Early tarafından yapılan konuşmada ise, 24 Nisan tarihi tarihteki karanlık bir gün olarak değerlendirilirken, 192 sayılı karar tasarısının yapılan oylamada kabul edilmediği 12 Eylül 1985 tarihi de aynı şekilde karanlık bir gün olarak nitelenmiştir[49].

 

Ermeni lobisi tarafından sürdürülen çalışmalar sonucunda, ABD Kongresi’nde “Ermenileri Anma Günü” ile ilgili olarak konunun 23 Nisan 1987’de Temsilciler Meclisi Posta ve Sivil Hizmetler Komisyonu’nda gündeme alınması sağlanmıştır. 138 milletvekilinin imzasını taşıyan, 1988’den itibaren her yıl 24 Nisan’ın 1915–1923 yılları arasında yapıldığı iddia edilen Ermeni Soykırım Günü olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde ulusal yıldönümü statüsünde anılmasını öngören, 1,5 milyon Ermeni’nin Osmanlı İmparatorluğu döneminde işlenen soykırımın kurbanları olduğunu öne süren ve söz konusu soykırımın, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından önce yapıldığını özellikle vurgulayan 132 sayılı tasarı, ABD Temsilciler Meclisi Posta ve Sivil Hizmetler Komisyonu’nun 22 Nisan 1987 tarihli toplantısında 4’e karşı 18 oyla kabul edilmiştir[50].

 

Tasarının Temsilciler Meclisi Posta ve Sivil Hizmetler Komisyonu’nda kabul edilmesi üzerine, Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı İnal Batu, “Amerikan yönetiminin üzerine düşeni yaptığına dair kesin belirtilerin mevcut olmasını arzu ederdik”[51] diyerek, ABD yönetimine, kararın kabul edilmesi karşısında Türk hükümetinin sitemini iletmiştir. Batu ayrıca, “ABD Kongresi’nde çeşitli konularda çok sayıda kararın çıktığı, bunların bir önem taşımadığı gibi ifadelerle Türkiye’yi yatıştırmak isteyenler vahim bir yanılgı içindedirler”  sözleri ile de, bir süre önce yaptığı bir açıklamada, “Tasarı Kongre’den geçtiği takdirde, Türkiye bunu büyütmemelidir. Tasarının Kongre’den geçmesi dünyanın sonu demek değildir. Tasarının kabulü terörist saldırılara sempati duyulduğu anlamına gelmez”[52] diyen ABD Savunma Bakan Yardımcısı Richard Perle’e ve onun nezdinde, Ankara’ya verdiği mesajlarda, “tasarıya taşıdığından daha fazla ağırlık atfedilmemesini”[53] isteyen ABD yönetimine bir gönderme yapmıştır.

 

132 sayılı tasarının Temsilciler Meclisi Posta ve Sivil Hizmetler Komisyonu’nda kabul edilmesinin ardından ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir açıklama yapılmış, Reagan yönetiminin Temsilciler Meclisi Posta ve Sivil Hizmetler Komisyonu’nda kabul edilen Ermeni tasarısına karşı oldukları vurgulanmış ve tasarıyı önlemek için her yola başvurulacağı bildirilmiştir. Dışişleri yetkilileri, Ermeni tasarısına karşı olan tavırlarını sürdürürken, bu tasarının Temsilciler Meclisi ve Senato Genel Kurullarında gerçekleşmemesini sağlayacakları umudunda olduklarını belirtmişlerdir. Dışişleri yetkilileri yaptıkları açıklamada ayrıca, Dışişleri Bakanı Shultz’un Ermeni tasarısının kabulünü önlemek için, komisyon toplantısından önce komisyon üyeleriyle bizzat görüştüğüne de işaret etmişler, tüm yasa ve karar tasarılarının genel kurula inmesini düzenleyen tüzük komisyonunun da Ermeni tasarısını sonsuza dek bekletebileceğini söylemişlerdir. Yine Dışişleri yetkilileri, Kongre Başkanı Jim Wright’ın da Ermeni tasarısının genel kurulda oylanmasını geciktirme yetkisine sahip olduğunu vurgulamışlardır. Türkiye’nin Ermeni tasarısına karşı tepkisini anlayışla karşıladıklarını belirten ABD Dışişleri yetkilileri, Ermeni tasarısına yalnız Türkiye gibi yakın bir müttefikiyle olan ilişkilerine verdikleri değer açısından değil, Türk diplomatlarını hedef alan ve ABD’de 4 Amerikan vatandaşının yaşamına kasteden Ermeni terör eylemleri açısından da şiddetle karşı olduklarını vurgulamışlardır[54].

 

Komisyondan geçen Ermeni tasarısı ile ilgili olarak Başbakan Özal, bir yandan tasarının Temsilciler Meclisi Posta ve Sivil Hizmetler Komisyonu’ndan geçmesinin bir şey ifade etmediğini, daha birçok sürecin olduğunu, veto hakkının olduğunu, Ermeni tasarısı için ABD Başkanı’nın veto yetkisini kullanıp kullanmayacağına bakmak gerektiğini söylerken[55], diğer yandan, ABD Başkanı Ronald Reagan’a bir mesaj göndererek, Yönetimi, ABD Kongresi gündemindeki 132 sayılı Ermeni tasarısı konusunda uyarmıştır[56].

 

Özal tarafından ABD Yönetimi’ne gönderilen uyarı mesajı, ardından dönemin Washington Büyükelçisi Şükrü Elekdağ’ın Ankara’ya çağrılması ve de Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in ABD’ye planlanan ziyaretini ertelemesi üzerine, kendisiyle yapılan bir röportajda ABD Savunma Bakan Yardımcısı Richard Perle, Ermeni karar tasarısı gibi sorunlardan birçok Amerikalının da hoşnut olmadığını, Türkiye’nin bu sorunların Amerika ile ilişkinin azaltılarak çözüleceğini sanmasının çok büyük hata olacağını, ancak bu sorunları çözerek rahat edilebileceğini söylemiştir[57].

 

18 Haziran 1987 tarihinde Avrupa Parlamentosu, “Ermenilere karşı 1915–1917 yılları arasında gerçekleştirilmiş trajik eylemlerin, BM Genel Kurulu’nun 9 Aralık 1948’de tanımladığı biçimde bir soykırım” olduğunu kabul eden bir karar almıştır. 1915 “Ermeni Tehciri” olayını bir “soykırım” olarak tanımlayan Avrupa Parlamentosu, bu soykırımı Türk hükümetinin resmen tanımasını istemiştir[58]. “Ermeni soykırımı” ile ilgili bir tasarının ABD Temsilciler Meclisi Posta ve Sivil Hizmetler Komisyonu’ndan geçmesinin akabinde, Avrupa Parlamentosu tarafından böyle bir kararın alınması, Türkiye’nin bu konudaki rahatsızlığını arttırmıştır. Çünkü Avrupa Parlamentosu tarafından alınan bu karar ile soruna ilişkin olarak Ankara’nın resmi tezleri ilk kez uluslararası bir platformda tamamen reddedilmiş oluyordu. Ayrıca, yine ilk kez “soykırım” teriminin bir uluslararası forumda meşrulaştırılmasıyla, alınan karar, Ermeni tezlerinin gelecekte Birleşmiş Milletler ve ABD Kongresi’nde de destek bulması için önemli bir ilk adım oluyor, bir emsal oluşturuyordu.

 

Karara Türk hükümetinin tepkisi oldukça sert olmuştur. Strasbourg’da Türkiye’nin AT temsilciliği tarafından dağıtılan hükümet açıklamasında:

 

Avrupa Parlamentosu tarafından sözde Ermeni sorunuyla ilgili olarak kabul edilen karar tasarısı, ırkçı içerikli ve yanlı bir tasarıdır.

 

Siyasi komisyonun daha önce bu konuda yetkisiz olduğunu resmen kabul etmiş olması da göz önüne alındığında, karar tarafımızdan infialle karşılanmıştır.

 

Bu kararla Avrupa Parlamentosu adeta bir tarih mahkemesi gibi hareket etme, kin ve taraf tutma yolunu seçmiş bulunmaktadır.

 

Avrupa Parlamentosu’nun ne bir mahkeme ne de bir tarih akademisi olmadığı görüşünden hareket eden siyasi grupların birçoğu, oylamaya katılmayı reddetmiş bulunmaktadırlar.

 

İnsan hakları savunuculuğunu kimseye bırakmayan bu saygıdeğer müessesenin, bazı militanların mantıksız taleplerine boyun eğmesini ve sorumsuz şekilde geçmişteki Ermeni tedhişine özür ararken, gelecekteki talihsiz girişimlere de destek sağlamış bulunmasını esefle karşılıyoruz.

 

Küçük bir azınlığın oylarıyla alınmış olan bugünkü sonuç, günümüz Türk toplumunun, Birinci Dünya Savaşı sırasında Doğu Anadolu’da cereyan etmiş, dolayısıyla tarihe malolmuş olaylarla ilgili yargılarını güçlendirmekten başka bir işe yaramayacaktır.

 

Türk hükümeti bu kararı infialle reddeder “[59] denilmiştir.

 

Karar, Başbakan Turgut Özal tarafından da kınanmıştır. Kararı, ırkçı, tek yanlı ve düşmanca bir metin olarak niteleyen Özal, yaptığı yazılı açıklamada:

 

Tamamen tarihi gerçeklere aykırı olan ve ülkemize karşı haksız, insafsız ve mesnetsiz suçlamalara yer veren bu kararın ciddiye alınması kabil değildir. Militan Ermeni örgütlerinin ve onların işbirlikçilerinin baskıları altında alındığı aşikâr olan bu karar, Avrupa Parlamentosu’nun itibarını büyük ölçüde zedelemiştir”[60] sözleriyle karar karşısında duyduğu tepkiyi açıklamıştır.

 

Bu olay sonrasında Özal Hükümeti, ABD Temsilciler Meclisi Posta ve Sivil Hizmetler Komisyonu’nda kabul edilen kararın, ABD Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nda kabul edilmesini engellemek için, sıkı bir diplomatik çalışma içine girmiş, ABD Yönetimi üzerinde daha fazla baskı yapmıştır.

 

İki ülke ilişkilerini ilgilendiren konularda temaslarda bulunmak üzere 1987 yılı Temmuz ayı sonunda Türkiye’ye gelen ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Michael Armacost, Özal’la yaptığı görüşmenin ardından düzenlediği basın toplantısında, Ermeni tasarısı konusunda:

 

Bu tasarı Türkiye’yi doğrudan ilgilendirmiyor. Daha çok Amerika’daki iç politikayla ilgili ve tasarının hiçbir bağlayıcı yönü de yok. Geçen yıl Türk hükümeti çok tehlikeli bir propaganda ile Türk kamuoyunun hassasiyetini Kongre’ye yansıttı. Halen biz de tasarıyı Komisyonda durdurduk. Kongre’den geçmemesi için çabalarımızı sürdüreceğiz” [61]sözleri ile Ermeni tasarısı konusunda ısrarlı bir tutum benimsemiş olan Türkiye’yi, yatıştırmak yoluna gitmiştir.

 

Ancak, Armacost’un bu açıklamalarının Türkiye tarafından kabul gördüğünü söyleyebilmek zordur. Konuyla ilgili olarak Türk Dışişleri Bakanlığı oldukça sert olarak değerlendirilebilecek bir basın açıklaması yapmıştır. Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, böyle bir tasarının kabulünün Türk kamuoyunda uyandıracağı tepkilerin ve ABD ile ilişkilerimizde yol açacağı olumsuz gelişmelerin başta ABD Kongresi üyeleri olmak üzere, ABD Yönetiminin çeşitli kademelerindeki yetkililere birçok defalar anlatıldığı belirtilerek:

 

 “…Evvelce de tarafımızdan birçok kereler izah edildiği gibi, bu karar tasarısı çarpıtılmış bir tarih görüşüne dayanmakta olup, 70 yıl öncesinin olayları konusunda bugün tarihçiler arasında dahi bir görüş birliği bulunmazken Kongre’nin bütün bu gerçekleri göz ardı ederek böyle bir kararı onaylaması halinde, hem terörizmle mücadele konusundaki ABD yükümlülüğüne ilişkin taahhütlerin inandırıcılığına büyük ölçüde gölge düşürülecek, hem de terör eylemlerini soykırım iddialarının kabulü için kullanan Ermeni teröristler adeta ödüllendirilmek suretiyle, terör cesaretlendirilmiş olacaktır. Avrupa Parlamentosu’nun 18 Haziran’da aldığı sorumsuz bir kararın hemen akabinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da terör eylemlerinin yeni boyutlar kazanması, bu gerçeği bütün çıplaklığı ile ortaya koymuş bulunmaktadır. Mezkûr karar tasarısının 4 Ağustos tarihli Temsilciler Meclisi Genel Kurul gündemine alınmış olması muvacehesinde, herkesçe bilinen çeşitli çevrelerin küçük siyasi çıkarlarının sağduyuya galebe çalmayacağına olan inancımızı yine de muhafaza etmek istiyoruz. Karşılıklı itimada dayanan münasebetlerimizde bu tür yabancı unsurlarla tedavisi zor yaralar açılmasına ABD yönetiminin imkân vermeyeceğine güveniyor ve yönetimin, bu istikamette evvelce vaki taahhütleri uyarınca, kararın çıkmasına mani olmasını bekliyoruz”[62] denilmiştir.

 

İlgili tasarının 3 Ağustos 1987 tarihinde Temsilciler Meclisi’nde görüşülmeye başlanmasının ardından 4 Ağustos’ta ABD Dışişleri Bakanlığı bir bildiri yayınlamış ve Reagan Başkanlığındaki Amerikan Yönetiminin tasarıya çok kuvvetli bir biçimde karşı olduğunu açıklamıştır. Bildiride, Yönetimin kesinlikle bu karara karşı olduğu, Türkiye’nin ABD’nin önemli bir müttefiki ve NATO’nun önemli bir üyesi olduğu ve de ABD’nin Türkiye ile olan ilişkide önemli ulusal çıkarları bulunduğu, 1975 yılından beri 45 Türk diplomatın öldürülmesinden sorumlu olan Ermeni teröristlerin bu kararı eylemlerini haklılaştırmak için kullanacakları vurgulanmıştır. Türkiye’de seçmenler ve liderler tarafından kendilerine yapılmış asılsız bir hakaret olarak algılanan bu kararın, ABD’nin bölgedeki stratejik çıkarlarını tehlikeye soktuğu belirtilerek, yönetimin, Meclis üyelerinin bunları göz önünde bulundurarak 132 sayılı tasarıyı reddecekleri umudunda olduğu açıklanmıştır[63].

 

Ayrıca ABD Dışişleri Bakanı George Shultz, 192 sayılı tasarının engellenmesi için 1985 yılında gerçekleştirmiş olduğu yöntemi tekrarlayarak, Meclis’in her bir üyesine, böyle bir kararın geçmesinin, ABD’nin dostu ve NATO üyesi Türkiye ile olan ilişkilere önemli zararlar vereceği yönünde yönetimin ciddi endişelere sahip olduğunu belirten bir mektup göndermiştir. Mektupta, Türkiye ile ilişkilerin korunması ve güçlenmesinde, ABD’nin büyük ulusal güvenlik çıkarlarının olduğu vurgulanarak, böyle bir kararın alınması durumunda, Türk Hükümeti ve halkının kendilerini saldırıya uğramış hissedecekleri belirtilmiştir. Shultz, ayrıca kararın kabul edilmesinin sadece Türkiye ile ilişkilere zarar vermekle kalmayacağı, bu kararın, 1975’den beri 45 Türk diplomatını öldüren Ermeni teröristlerce, geçmişteki ve gelecekteki eylemlerini haklı çıkarmak için kullanılacağı yönündeki ciddi endişelerini belirterek, bu nedenlerden dolayı, 132 sayılı tasarıya hayır oyu verilmesini istemiştir[64].

 

132 Sayılı Ermeni Tasarısı, Oylanma Süreci

 

Temsilciler Meclisi California üyesi Richard Lehman tarafından 24 Nisan 1988 gününün bütün Amerika’da “Ermeni soykırım kurbanlarını anma günü” ilan edilmesini öngören ve Türkiye-ABD ilişkilerindeki hassasiyetin tekrar gündeme gelmesine yol açan, 132 sayılı Ermeni soykırım tasarısı, 3 Ağustos’ta Temsilciler Meclisi’ne bağlı Usul Komitesi’nde ele alınmış, tartışmalı geçen toplantıdan sonra, 5’e karşı 8 oyla, tasarının Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’na sevk edilmesi kararı alınmıştır. Ayrıca, tasarının bu tür tasarılara uygulanan üçte iki çoğunlukla değil, basit çoğunlukla oylanması kararlaştırılmıştır[65].

 

Tasarının Usul Komitesi’nde görüşülmesinden önce, tasarının kabul edilmesi halinde, Türk-Amerikan ilişkilerinin “tamiri zor” bir darbe alacağına inanan Reagan yönetimi, Kongre üzerindeki baskılarını arttırmıştır. Yönetim yetkilileri, konuyla ilgili olarak çeşitli temsilci ve senatörlere telefon yağdırırken, Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Şükrü Elekdağ da çeşitli Kongre üyeleri ile temasa geçerek, tasarının kabulü halinde doğabilecek sıkıntıları dile getirmiştir[66].

 

Ermeni soykırım tasarısının, ABD Temsilciler Meclisi Usul Komisyonu’ndan geçerek Genel Kurul’a sevk edilmesi kararı, Türkiye’de sert tepkilere yol açmıştır. Böyle bir karar tasarısının Türk-ABD ilişkilerini altüst edebileceğini söyleyen SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, yaptığı açıklamada tasarıyla ilgili olarak:

 

Bu geçmişin savaşlarının yaralarını sarmak yerine, eski unutulmuş düşmanlıkları yeniden canlandırıp yeni yayılmacılık eğilimleri doğrultusunda yeni kavgalara, belki de savaşlara götürecek bir davranıştır. Bu davranış sahibi siyasetçilerin insan haklarını ve barışı koruduklarını düşünmeleri de ne kadar yanıltıldıklarını gösteriyor. ABD Temsilciler Meclisi’nden bu karar çıkar ve veto edilmezse ne kadar önemsiz gösterilirse gösterilsin eninde sonunda Türk-ABD ilişkilerini bozacak, altüst edecek sonuçlar verebilir. ABD yönetiminin bu gelişmeleri önlemesi ilk şarttır. ANAP hükümeti de bu gelişmeleri gerçekçi biçimde değerlendirmelidir” [67]diyerek ABD Yönetimi ve Özal Hükümetine göndermede bulunurken, eski Dışişleri ve Savunma Bakanlarından Hasan Esat Işık da, UBA(Uluslararası Basın Ajansı)’ya yaptığı açıklamada, soykırım iddialarının iftira olduğunu belirterek, “Türkiye’yi soykırım ile suçlayanlarla Türkiye kendini kader birliği içinde göremez” demiştir[68].

 

Tasarının Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’na sevk edilmesi kararı karşısında ve yoğun bir kamuoyu baskısı altında Ankara, Amerikan yönetimi nezdinde bir girişimde daha bulunmuştur. Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Vekili Büyükelçi Mustafa Aşula, 4 Ağustos’ta ABD’nin Ankara Büyükelçisi Robert Strausz Hupe’u makamına çağırarak, kendisine, Türk hükümetinin, bu konuda Amerikan yönetiminin daha ciddi çaba göstermesini beklediğini bildirmiştir[69].

 

Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nun 4 Ağustos günkü gündemine alınan karar tasarısı, araya başka bir tasarı girdiği için görüşülememiştir. Gündemin son sırasında bulunan tasarının ele alınması beklenirken, araya Milli Nükleer Düzenleme Komisyonu ile ilgili karar tasarısı girmiş ve öncelikle görüşülmesi kararlaştırılmıştır[70]. Temsilciler Meclisi Usul Komisyonu’ndan, Temsilciler Meclisi Genel Kurul’una basit çoğunluk oylaması ve değişiklik önergeleri üzerindeki müzakerelerin iki saati geçmemesi önerisiyle gelen tasarının görüşülmesine 6 Ağustos tarihinde başlanmıştır. Tasarının görüşülmesi esastan değil usul üzerinden gerçekleştirilmiştir[71].

 

Sözde Ermeni soykırım tasarısının Temsilciler Meclisinde görüşülmesi, 1985 yılında Temsilciler Meclisi’nde görüşülen ve Genel Kurul’dan geçemeyen 192 sayılı tasarının görüşülmesi sırasında yaşanan benzer tartışmalara sahne olmuştur. Oylama öncesi yapılan tartışmalarda 14 milletvekili Ermeni tezini savunurken, 16 milletvekili Ermeni tezine karşı olmuştur. Tasarıyı destekleyen konuşmacıların öne sürdükleri temel sav, bu tasarının kabul edilmesi ile dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir kimseye karşı böylesi olayların tekrarının önüne geçilebileceğidir. Tasarının geçmemesi adına konuşan üyeler ise, bu yönde bir tasarının Meclis tarafından kabul edilmesinin, ABD’nin çok önemli bir müttefiki Türkiye ile ilişkilere vereceği zarara atıf yaparak, bunun ABD’nin ulusal çıkarlarını zedeleyeceğini vurgulamışlardır.

 

Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nda devam eden konuşmalar, temelde benzer ifadelere sahne olmuş, yapılan tartışmalar sonucunda, sunulan öneri oylamaya açılmış, oylamadan 201 hayır, 189 evet oyu çıkmış, 42 kişi oylamaya katılmamış, 1 kişi de çekimser kalmıştır. Karar olarak, usul yönünden yapılan oylama sonucunda tasarının kabul edilmediği açıklanmıştır[72].

 

Tasarının Reddi Karşısında Türkiye’nin Tutumu

 

Tasarının kabul edilmemesi Türkiye tarafından, Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceği açısından olumlu bir gelişme olarak nitelenmiş, Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi’nden yapılan yazılı açıklamada, Ermeni karar tasarısının gündeme alınmasına ilişkin önerinin 7 Ağustos’ta ABD Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nda usul yönünden oylanarak reddedilmesi değerlendirilmiş, yapılan açıklamada şu görüşlere yer verilmiştir:

 

Türkiye öteden beri, mazide kalmış tarihi olaylar hakkında ABD Kongresi gibi siyasi kurumların bir karar almasının fevkalade yanlış olacağını, bu olayların değerlendirilmesinin tarihçilere ait bir konu olması gerektiğini, kaldı ki Türkiye’ye atfedilen iddiaların tarihçiler arasında dahi halen tartışma konusu teşkil ettiğini, Ermenilerin tartışmalı olan bu hususları tek yanlı olarak saptırmak suretiyle dünya kamuoyunu yanıltmaya yeltendiklerini vurgulaya gelmiştir.

 

ABD Temsilciler Meclisi’nin aldığı ret kararı, bu gerçeklerin kabul edildiğinin göstergesi ve sağduyunun art niyete galebesidir.

 

Kararın bu şekilde tecelli etmiş olması, Türk-ABD ilişkilerinin geleceği açısından olumlu bir gelişmedir” [73].

 

ABD Temsilciler Meclisi’ndeki oylamanın Türkiye açısından memnuniyet verici yanı, tasarının özü görüşülmeden usul yönünden reddedilmiş olması olmuştur. Böylece Meclis, Ermeni iddialarını çarptırmak istemediğini gösterirken, bu iddiayı savunanlar da, Kongre’yi, amaçları doğrultusunda bir propaganda platformu olarak kullanamamışlardır[74].

 

Tasarının kabul edilmeyişi, ABD’ye, bu tasarının kabul edilmesi halinde, Türkiye-ABD ilişkilerinin bozulacağını defalarca bildiren Türkiye açısından oldukça önemli bir gelişmedir. Alınan kararda, Reagan yönetiminin bu tasarıyı engellemek için gösterdiği kararlılık rol oynamıştır. Yönetim tarafından Türkiye’ye bu konuda verilen destek, Türkiye’nin ABD açısından taşıdığı stratejik önemin, vazgeçilmezliğini göstermiştir.

 

Soykırım İddiaları–1988 ve 1989 Yılları Gelişmeleri

 

1988 yılında, ABD’de başkanlık seçimleri nedeniyle bir süre Kongre’ye herhangi bir soykırım tasarısı gelmemiştir. Dağlık Karabağ sorunu nedeniyle başlayan Ermeni-Azeri çatışmaları Ermeni diasporasının ilgisinin Kafkaslara yönelmesine neden olmuş, 1989 yılında, Sovyetlerin dağılma süreciyle birlikte, diasporadaki Ermeniler de yeniden harekete geçmişlerdir. 1989 yılı Eylül ayı sonunda Amerikan Senatosu Azınlık Grubu Başkanı Robert Dole tarafından Kongre kararı olarak hazırlanan soykırım tasarısı, Türk-Amerikan ilişkilerinde 80’lerin sonunda aylarca sürecek olan yeni bir krizi başlatmıştır[75].

 

Cumhuriyetçi Parti Kansas Senatörü Robert Dole’un Kongre’ye sunduğu Ermeni tasarısının ardından Türkiye karşı kampanyaya başlamış, tasarının Senato’ya sunulmasından hemen sonra, Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir, ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ve bazı senatörlerle görüşmüş, görüşmelerde, tasarının Kongre’den geçmesi halinde, Türk-Amerikan ilişkilerinin büyük ölçüde etkileneceğini anlatmıştır[76].

 

Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz da, ABD Senatosu’nda gündeme gelen karar tasarısı nedeniyle, ABD Dışişleri Bakanı James Baker’a bir mektup göndererek, tasarının yasalaşmaması için ABD yönetiminin çaba göstermesini istemiştir[77].

 

Ermeni soykırımı”na ilişkin karar tasarısının ABD Senatosu Adalet Komisyonu’nda görüşülmesinin iki hafta süreyle ertelenmesi üzerine, 5 Ekim’de Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan bir açıklama yapılarak, Ermeni tasarısının kabul edilmesi durumunda Türk-ABD ilişkileri üzerinde “fevkalade olumsuz ve telafisi mümkün olmayacak zararlı etkiler yaratacağı” kaydedilmiştir[78].

 

Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir ve Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz’ın girişimlerinin devamında, Merkezi New York’ta bulunan Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu ile bu federasyona bağlı dernekler, Ermeni tasarısının geri çekilmesi amacıyla Amerikan Senatosu’na mektup ve telgraf kampanyası başlatmışlardır. Federasyon başkanı tarafından gönderilen mektupta, tasarının gündemden çekilmesi istenirken, tasarının Amerikan çıkarlarına zarar vereceği belirtilmiştir. Federasyona bağlı 27 derneğin Amerikan Senatosuna gönderdiği mektupta da, Osmanlı arşivlerinin bu konuda en iyi kaynak olduğu belirtilerek, tasarının desteklenmemesi çağrısında bulunulmuştur. Mektupta ayrıca, tasarının gündemden çekilmemesinin sadece Amerika’daki Türkleri değil, NATO’nun ve ABD’nin müttefiki olan Türkiye’yi de üzeceği kaydedilmiştir[79].

 

TBMM’de grubu olan siyasi partilerce hazırlanan ve 24 Nisan’ın sözde Ermeni soykırımını anma günü ilan edilmesini öngören karar tasarısının reddedilmesi çağrısı yapılan bir bildiri de, ABD Kongresi’ne iletilmek üzere TBMM başkanlığı’na sunulmuştur. Bildiri metninde, TBMM’nin zorlama bir soykırım tezinin siyasi amaçlarla canlı tutulmaya çalışılmasından derin üzüntü duyduğu, soykırım tasarısının kabul edilmesi halinde Türkiye-ABD ilişkilerinde telafisi imkansız yaralar açacağı vurgulanmış, tasarının kabulünün Ermeni terörünü teşvik edeceği belirtilmiştir. Bildiride, “TBMM, ABD Kongresi üyelerini, sağduyunun sesine uymaya ve 24 Nisan 1990 tarihinin, sözde soykırımı anma günü olarak kabulünü öngören karar tasarısını bütünüyle reddetmeye davet eder”[80] denilmiştir.

 

Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz da, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, ABD Kongresi’ndeki soykırım tasarısı ile ilgili bilgi vermiş, Washington yönetimini uyararak, “Böyle bir tasarının kabulü, 72 kişinin ölümüne yol açan terör eylemlerinin mükâfatlandırılması olacaktır” demiştir. Yılmaz konuşmasının devamında:

 

“…Vahim bir husus, Türk kamuoyunun zihninde Amerikan Kongresi’nin tutumu muvacehesinde iki ülke arasındaki işbirliğinin nasıl devam edeceği konusunda ciddi bir soru işaretinin giderek kökleşmeye başlamış olmasıdır… Türkiye’nin güvenlik politikasında ABD ile olan ittifak bağlarının önemli bir yönü vardır. Ancak her demokratik ülkede olduğu gibi ülkemizde de hükümetler, milletimizin haklı olarak göstereceği tepki ve infiale kulak tıkayamazlar. Türk milletini soykırım işlemekle suçlayan bir kararın da, bu çerçevede ABD ile olan ilişkilerimizde tamiri imkânsız yaralar açması ve sonucu önceden kestirilemeyecek gelişmeler yaratması kaçınılmaz olacaktır”[81] demiştir.

 

24 Nisan’ın sözde Ermeni soykırımı kurbanlarını anma günü olarak kabul edilmesini öngören karar tasarısının yeniden ABD Kongresi’nin gündemine getirilmesi girişimleri karşısında Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz’ın Meclis’te yaptığı sert konuşmanın ardından, muhalefet partileri de sözde Ermeni soykırım tasarısının Kongre gündemine getirilme girişimlerini şiddetle eleştirmişlerdir. SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, “ABD Kongresi, Türkiye-ABD ilişkilerinin bir dönüm noktasında olduğunu görmeli, kararını ona göre vermelidir” derken, DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel de, tasarının Kongre’den geçeceğini sanmadığını belirterek, “ABD başkanı George Bush bu konudaki tavrını açıkça ortaya koymalıdır”[82] şeklinde konuşmuştur.

 

Sözde Ermeni soykırımı kurbanlarını anma günü ilan edilmesi girişimleri nedeniyle Cumhurbaşkanı Kenan Evren ve Başbakan Turgut Özal, ABD Başkanı George Bush’a konuyla ilgili birer mektup göndermişlerdir. Cumhurbaşkanı Evren, mektubunda Ermenilerin siyasi amaçlarla istismar ettiği bir konuya ancak Osmanlı arşivleri üzerinde yapılacak dikkatli bir araştırmanın ışık tutabileceğini, Türk hükümetinin böyle bir araştırmayı mümkün kılmak amacıyla Osmanlı belgelerini araştırmacıların faydalanmasına sunduğunu hatırlatmış, Türkiye ile ABD arasındaki dostluğa gölge düşüren en önemli meselenin, her yıl Kongre’de yenilenen Ermeni tasarıları olduğunu belirterek, “ilişkilerimizdeki bu yabancı ve suni unsur ortadan kaldırılmadığı sürece, ülkelerimiz arasındaki işbirliğinin tatminkâr bir şekilde sürdürülmesi mümkün değildir” demiştir.

 

Başbakan Özal da mektubunun başında, Ermeni iddialarının geçen yüzyıla dayandığını, ortaya sürülen görüşlerin, Osmanlı arşivlerinin kamuya kapalı olmasından kaynaklandığını, oysa bu arşivlerin artık tüm dünyanın ve tarihçilerin incelemesine açılmış olduğunu, artık gerçekleri gün ışığına çıkarmak işinin bilim adamlarına düştüğünü belirtmiştir. Özal mektubunun devamında, Türk milletinin bir bütün olarak bu konuda son derece hassas olduğunu vurgulamış, Bush yönetiminde ikili ilişkilerin güçlenmiş olmasından memnunluk duymakla beraber, “bu ilişkilerin bozulması tehlikesi önceki dönemlerden daha az değildir” diyerek ABD Başkanı’nın harekete geçmesini istemiştir[83].

 

Ancak, sözde Ermeni soykırımı kurbanlarını anma günü girişimleri karşısında Türkiye’nin ABD’ye ilettiği mesajlar sonuç vermemiş, sözde Ermeni soykırım tasarısı, ABD Senatosu Adalet Komisyonu’nda 6’ya karşı 8 oyla kabul edilmiş, tasarının Genel Kurul’a gönderilmesi kararlaştırılmıştır[84].

 

ABD Senatörü Robert Dole tarafından sunulan 212 sayılı Ermeni tasarısının Adalet Komisyonu’nda kabul edilmesinin ardından Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı’ndan yazılı ve sözlü olarak bir açıklama yapılmış, hem Beyaz Saray hem de Dışişleri Bakanlığı sözcüleri tarafından okunan açıklamada şöyle denilmiştir:

 

ABD Yönetimi karar tasarısına karşıdır. ABD Yönetimi Ermeni halkının trajik acılarına ve 1915–1923 yılları kurbanlarının anılması duyarlılığı içindedir. Ancak aynı ölçüde Türkiye ile güçlü ve yakın ilişkilere de önem vermektedir.

 

Yönetim o dönemdeki korkunç olayların uygun bir şekilde tanımlanmasıyla ilgili olarak farklı görüşlerin varlığının da bilincindedir.

 

Kongre’nin, Ermeni toplumunun kaygılarını, ABD’nin hayati dostu ve müttefiki Türkiye Cumhuriyeti’ni ciddi bir biçimde incitmeyecek şekilde cevap vereceğini umuyoruz”[85].

 

Yapılan açıklamalardan görülmektedir ki, ABD yönetimi, Türkiye ile Ermeniler arasında her iki tarafı da memnun etmeye dönük bir politika izlemeye başlamıştır. Türkiye’den gelen sert tepkiler karşısında Senatör Robert Dole’un tasarısına resmen karşı olduklarını belirten Bush yönetimi, bir taraftan da, yapılan açıklamalarda, Kongre’nin Ermeni toplumunun kaygılarına Türkiye’yi incitmeyecek şekilde yanıt vermesi beklentisini dile getirerek, tasarının daha yumuşatılmış bir şekline itiraz edilmeyeceği sinyalini Kongre’ye vermiştir.

 

ABD’nin dış politikadan sorumlu basın sözcü yardımcısı Roman Papaduik, yabancı basın merkezinde yapmış olduğu brifingde, Yönetimin tasarıya karşı olduğunu belirtmekle birlikte, “ABD yönetimi, Ermenilerin 1915–1923 yılları arasında meydana gelen olaylardan duydukları kaygılara son derece hassas bir yaklaşım içindedir”[86] derken, ABD’nin bu yeni politikasına da ışık tutmuştur.

 

Sözde Ermeni soykırımı ile ilgili karar tasarısının ABD Senatosu Adalet Komisyonu’nda onaylanması Türkiye’de sert tepkilerle karşılanmıştır. TBMM Başkanı Yıldırım Akbulut yaptığı açıklamada, tasarının Adalet Komisyonu’nda kabul edilmesini üzüntüyle karşıladığını, Adalet komisyonu kararının ABD Senatosu’nda onaylanmayacağını ümit etmek istediğini belirtmiş, TBMM’nin sözde Ermeni soykırımı karar tasarısıyla ilgili görüşlerini ABD Kongresi’ne ilettiğini ve alınacak yanlış bir kararın Türkiye-ABD ilişkilerinde telafisi zor tahribat meydana getireceğine dikkat çektiklerini hatırlatmıştır[87].

 

Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz da TBMM Genel Kurulu’nda Ermeni karar tasarısının Adalet Komisyonu’nda kabul edilmesiyle ilgili olarak hükümetin görüşlerini açıklamıştır. Gelişmelerin Türk-Amerikan ilişkileri açısından “vahim” olduğunu belirten ve ABD’nin SEİA çerçevesinde üstlendiği yükümlülüklerle bağdaşmayan bu tutumunu Türkiye’nin anlaması ve kabul etmesinin mümkün olmadığını bildiren Yılmaz:

 

“…Bizim beklentimiz, yönetimin bu tasarının altında yatan amaçlarla birlikte reddedilmesi için esasen taahhütlerinin de gerektirdiği enerjik tutumu almasıdır. Aksi takdirde, gelişmelerden gerekli sonuçları çıkarmamız ve ilişkilerimizin tüm boyutlarında gerekli ayarlamaları yapma ihtiyacını duymamız tabii, daha doğrusu kaçınılmaz olacaktır”[88] demiştir.

 

Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz, Ermeni karar tasarısı ile ilgili yaşanan gelişmelerden bir süre önce ABD’de ABD Dışişleri Bakanı James Baker ile görüşmüş, görüşmede Yılmaz, Ermeni lobisinin ABD Kongresi’ni etkileyerek, sözde soykırım karar tasarısını yeniden gündeme getireceğini, Reagan yönetiminin bu konuda harcadığı çabaları yeni yönetimden de beklediklerini söylemişti. Baker ise, bu konuda eski yönetim kadar çaba harcayacaklarını ifade etmişti[89].

 

Buradan hareketle Mesut Yılmaz, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmasında, Türkiye’ye Ermeni tasarıları konusunda güvence veren ABD yönetimine taahhütlerini hatırlatarak uyarıda bulunmuş, yönetimden, verilen sözlerin yerine getirilmesini istemiştir.

 

Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz, Ermeni karar tasarısının ABD Senatosu Adalet Komisyonu’nda kabul edilmesiyle ilgili olarak TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, tasarının Senato Adalet Komisyonu’nda kabul edilmesi üzerine bazı önlemler aldıklarını belirterek, “ ABD yönetimini uyarıcı bir dizi önlem aldık. Tasarı Senato Genel Kurulu’nda da kabul edilirse bu önlemler kalıcı önlemlere dönüşecektir”[90] demiştir.

 

Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz’ın TBMM’deki konuşmasından hemen sonra Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Vekili Hüseyin Çelem de, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Grosman’ı davet ederek, tasarının ABD Kongresi’nden geçirilmesinin vahim sonuçlar doğuracağını içeren bir mesaj iletmiştir. Washington’da Bush yönetimine de iletilen mesajda şu görüşlere yer verilmiştir:

 

Türk hükümeti ve kamuoyu, Bush yönetiminin tavrını koymasını ve karar suretinin Senato Genel Kurulu’ndan geçmesini önlemesini ikili ilişkilerimizin geleceği açısından hayati bir konu olarak görmektedir. Bush yönetiminin bugüne kadarki suskunluğundan doğan sonuçlar, giderek daha vahim bir hal almadan, yönetimin bu konuda aktif bir tutum alması beklenmektedir”[91].

 

Ancak, Bush yönetiminin, Türk kamuoyunun çok duyarlı olduğu Ermeni soykırımı suçlamasını ABD Kongresi’nde onaylatıp, dünyaya ilan etmeyi hedef alan tasarıya karşı hareketsiz kalması ve de ABD Dışişleri Bakanlığı ve Beyaz Saray tarafından, yönetimin bu karar tasarısına karşı olmakla birlikte, aynı zamanda “Ermeni halkının trajik acılarına ve 1915–1923 yılları arasında meydana gelen olayların kurbanlarının anılması konusunda da duyarlı olunduğu”  yönünde açıklamaların yapılması karşısında, Türkiye, Ermeni tasarısının ABD Kongresi’nden geçmesini önlemek konusunda Bush hükümetinin daha aktif ve etkin tavır almasını sağlamak ve bu alandaki beklentilerin ciddiyetini kanıtlamak amacıyla, Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz tarafından TBMM Genel Kurulu’nda ifade edilmiş olan önlemler paketinin ilk bölümünü yürürlüğe koymuştur. Alınan önlemlerin içeriği konusunda Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlıkları’nda büyük bir gizlilik uygulanmış, bu önlemlerin gerginlik değil, gerginliğe götürecek gelişmelerin önlenmesi için geçici olarak gündeme getirildiği ifade edilmiştir.  Önlemlerin Türkiye’nin ve Türk ulusunun bu konudaki tavrının açıkça anlaşılması, karar Kongre’den geçtiği takdirde, ikili ilişkilerde ne gibi tahribat olacağının idrak edilmesi için alındığı belirtilmiştir. Milli Savunma Bakanı Safa Giray, alınan önlemlere ilişkin olarak:

 

Bunlar, Ermeni tasarısının bugüne eriştiği aşama dikkate alınarak belirlenmiş önlemlerdir. Tasarı Senato Komisyonu’ndan geçti. Genel Kurul’a geldi. Şayet oradan da geçerse, önlemlerin ikinci basamağı yürürlüğe konur, daha yukarı gider. Umarız ki daha üst basamaklara çıkılmak zorunda kalınmasın”[92] sözleriyle ABD’ye bu önlemlerin kaldırılmasının Ermeni tasarısının Kongre’deki durumuna bağlı olduğu mesajını vermiştir.

 

Senato’da beklemekte olan, 24 Nisan 1990 tarihini sözde Ermeni soykırımının 75. yıldönümü ilan eden 212 sayılı karar tasarısıyla ilgili olarak Türkiye, duyduğu memnuniyetsizliği ABD yönetimine gerek mesajlar gerekse de uygulamaya konan önlemler paketiyle gösterirken, 212 sayılı karar tasarısının sahibi Senatör Robert Dole, Senato Genel Kurulu’nda bir konuşma yaparak, Ermeni tasarısının kabulü ile iki ülke ilişkilerinin bozulmaması gerektiğini, tasarının hiçbir şekilde bugünkü Türk hükümetini ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kapsam içine almadığını belirterek, tasarının sadece Türkiye Cumhuriyeti’nden önce meydana gelmiş olayları içerdiğini söylemiştir. Tasarı konusunda gerek yönetim, gerek diğer senatörler ve gerekse de konuyla yakından ilgilenen Amerikalıları her zaman dinlemeye açık olduğunu belirten Dole:

 

Bazı senatörler ile konuştum. Yönetim de lobi faaliyetlerini sürdürüyor tasarıya karşı. Bu arada Türk Büyükelçisi de birçok senatör ile temasa geçmiş. Sanki tasarının kabulü ile Türk-ABD ilişkileri büyük bir krizin içine girecekmiş havası yaratılıyor.

 

Tasarı ile benim amacım bu değil. Türkiye’nin NATO’ya ne kadar önemli bir ülke olduğunu çok iyi biliyorum. Ayrıca Türkiye’yi de çok takdir ediyorum. Bu yüzden tasarı hazırlanırken, Türkiye’yi suçlayıcı bir şey bulunmasın diye titiz bir şekilde hazırlandı” demiş, tasarının sadece soykırımın insanlık üzerinde ne derece etki bırakacağını ve nasıl korkunç bir olay olduğunu göstermek için hazırlandığını ifade etmiştir [93].

 

Hazırladığı tasarının Türkiye aleyhinde bir tasarı olmadığına dikkat çeken Dole’un bu açıklamalarının ardından, başta ABD Dışişleri Bakanlığı olmak üzere ABD yönetimi, Türkiye’nin Ermeni tasarısından duyduğu hoşnutsuzluğu dile getirmek üzere aldığı askeri önlemleri üzüntüyle karşıladıklarını belirtmişler ve bu önlemlerin bir an önce kaldırılması gerektiğini söylemişlerdir. Ankara ile Washington arasında, Türkiye tarafından ABD’ye uygulanan önlemlerin açıklanmamasına dair varılan anlaşmaya rağmen, Washington bu önlemlere ilişkin açıklamalarda bulunmuş, alınan önlemler kapsamında ABD donanmasına ait gemilerin Türk limanlarına girişi ile Konya Ovası’nda ABD F–16 uçaklarının bombalama eğitim uçuşlarının geçici olarak durdurulduğu ve Türkiye’deki bazı ABD üslerinin modernizasyonunun askıya alındığı açıklanmıştır. Yine bu açıklamalara göre Türkiye, Ankara’daki ABD Büyükelçiliği ile hükümet arasında periyodik olarak yapılan askeri işbirliği konusundaki görüşmeleri de bir süre durdurmuştur. ABD Savunma Bakanlığı’ndaki yetkililer, Türkiye’nin aldığı kararların askeri işbirliği programlarını olumsuz yönde etkileyeceğini belirterek, bu önlemlerin kaldırılması için çalışmalara başladıklarını, bu konuda Türk hükümetini ikna etmeye çalışacaklarını söylemişler, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Margaret Tutweiler de, Türkiye’nin alınan önlemleri kendilerine bildirdiğini, yönetimin Türkiye’den bu önlem kararlarını geri almasını istediğini açıklamıştır[94].

 

ABD Yönetiminden bu açıklamalar yapılırken, Türk Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Elçi Murat Sungar, ABD yönetiminin tavrı konusunda “ihtiyatlı iyimser” olduklarını belirterek şöyle demiştir:

 

“…SEİA çerçevesinde alınan geçici önlemler, ABD yönetimini daha etkin bir davranışa yöneltmiştir. Bunu ihtiyatlı bir iyimserlik içinde kaydetmek isterim. Ancak, ABD Dışişleri Sözcüsü’nün, alınan geçici önlemleri açıklamasının nedenini anlamakta güçlük çektiğimizi de belirtmek isterim. Biz tasarının engellenmesi hususunda ABD yönetimiyle işbirliğimizi sürdüreceğiz”[95].

 

Bu arada Ermeni tasarısının Bush yönetimince engellenmesini sağlamak için ABD’ye karşı koyduğu geçici önlemleri kaldırmamakta direnen Türk hükümeti, tasarının Senato Genel Kurulu’nda kabulü halinde ABD’ye ikinci ve yeni bir önlem paketi uygulayacağını, Washington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir tarafından Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na resmen bildirmiştir[96].

 

Böylece Ankara, tasarının Senato Genel Kurulu’na getirilmesi durumunda ABD’ye karşı uyguladığı yaptırımların daha sert ve ciddi olan ikinci bölümünü devreye sokacak olduğunu, tasarı gündemde olduğu müddetçe de başlatılan geçici yaptırım önlemlerinin süreceği mesajını vermiştir.

 

Amerikan Senatosu’ndaki Ermeni karar tasarısının engellenmesi yönünde Türkiye’nin ABD’ye uyguladığı askeri önlemler karşısında ABD yönetimi katından yapılan açıklamalarda söz konusu tasarının iki ülke ilişkilerinde yarattığı sıkıntılara dikkat çekilmiş, askeri yaptırımlardan duyulan rahatsızlık sürekli olarak gündeme getirilmiştir.

 

ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa İşleri Bakan Yardımcısı Raymond Seitz, Temsilciler Meclisi Avrupa ve Ortadoğu Alt Komitesi’nde “Avrupa’daki Son Gelişmeler” konulu bir oturumda yaptığı konuşmada, Senato’da beklemekte olan Ermeni karar tasarısının iki ülke ilişkilerinde sıkıntılar yarattığını söylemiş, Yönetimin, Ermeni karar tasarısına ciddi bir şekilde karşı olduğunu belirtmiştir[97].

 

ABD Savunma Bakanı Dick Cheney de NATO Savunma Planlama Grubu toplantısında Milli Savunma Bakanı Safa Giray ile yaptığı ikili görüşmede Türkiye’nin Ermeni tasarısına karşı ABD’ye uyguladığı askeri yaptırımlardan Washington’un duyduğu rahatsızlığı Giray’a iletmiştir[98].

 

ABD Yönetimi katından bu açıklamalar yapılırken, 212 sayılı Ermeni karar tasarısının sahibi Senatör Robert Dole, Senato Genel Kurulu’nda tasarıyı gelecek yasama döneminde gündeme getireceğini söylemiştir[99].

 

Başbakanlığının son döneminde Türkiye-ABD ilişkilerindeki en önemli sorun kaynaklarından birini oluşturan 212 sayılı Ermeni karar tasarısı Özal’ın başbakanlığı döneminde bir sonuca ulaşmamış, onun Cumhurbaşkanı olarak görevinin ilk aylarında da Türkiye-ABD ilişkilerinde sorun oluşturmaya devam etmiştir.

 

ABD Kongresi’nde bulunan Ermeni karar tasarısının engellenmesi amacıyla 18 Ekim 1989 tarihinden itibaren uygulamaya konulan önlemlere ek olarak Türkiye, tasarının geçmemesi yönünde ABD’ye uyarılarda bulunmaya devam etmiştir.

 

Brüksel’de yapılan NATO toplantısı sırasında, ABD Başkanı George Bush ile bir görüşme yapan dönemin başbakanı Yıldırım Akbulut, Beyaz Saray’ın Ermeni tasarısı karşısında aktif rol üstlenmesini istemiştir[100].

 

Cumhurbaşkanı Turgut Özal da Ocak ayında Washington’daki temasları sırasında ABD’yi Ermeni tasarısı konusunda uyarmıştır[101].

 

Türkiye ile ABD arasında Ermeni tasarısı konusunda karşılıklı mesaj akışı sürerken, 20 Şubat 1990 tarihinde 212 sayılı sözde Ermeni soykırım yasa tasarısı ABD Senatosu’nda görüşülmeye başlanmıştır. 22 Şubat 1990 tarihinde yapılan oylamada sözde Ermeni soykırım yasa tasarısının gündeme alınması için gerekli yüzde 60 oy sağlanamamıştır. 49 evet oyuna karşı 49 hayır oyu sayılmış, 2 kişi ise oy kullanmamıştır[102]. 27 Şubat 1990 tarihinde ABD Senatosu’nda yapılan ikinci oylamada da sözde Ermeni soykırımı karar tasarısının gündeme alınması reddedilmiştir. 48 evet oyuna karşı 51 hayır oyu kullanılmış, 1 kişi oy kullanmamıştır[103].

 

Senato Genel Kurulu’nda yapılan oylamalarda Ermeni tasarısının gündeme alınmasının reddedilmesinin ardından 1 Mart 1990 tarihinde ABD’nin Ankara Büyükelçisi Morton Abromowitz, Dışişleri Bakanlığı’na çağrılarak, Ermeni tasarısının engellenmesi amacıyla Türkiye tarafından ABD’ye karşı uygulanan geçici askeri önlemlerin kaldırıldığı iletilmiştir[104].

 

SONUÇ

 

Turgut Özal’ın başbakanlık döneminin son günlerine Ermeni karar tasarısı nedeniyle gerginleşen Türk- Amerikan ilişkileri damgasını vurmuştur diyebiliriz. Ermeni karar tasarıları sorunu Özal’ın başbakanlık döneminin başlarından itibaren Türk-Amerikan ilişkilerinde sorun teşkil eden unsurlardan birisini oluşturmuştur. İlişkilerde diğer sorun konusu olan Ege, Kıbrıs, SEİA Anlaşması ve Amerikan Yardımları gibi konularda Ermeni karar tasarıları sorunu karşısında izlediği tutumdan daha ılımlı bir tutum izlemiş, sert ve ani çıkışlarda bulunmamaya özen göstermiş olan Özal, bu sorun karşısında daha sert açıklamalarda bulunmuş, sorunun çözümünde daha ısrarlı bir tutum benimsemiştir. Kuşkusuz bunda konuya karşı büyük bir hassasiyet besleyen Türk kamuoyunun yoğun ilgi ve baskısı etkili olmuştur. ABD’de Reagan Yönetimi döneminde Özal hükümetinin konuyla ilgili girişimleri karşılık bulmuş, Reagan yönetimi, Ermeni tasarılarının Kongre’den geçmemesi için yoğun çaba harcamıştır. Ancak ABD’de yönetim değişikliği ile birlikte işbaşına gelen Bush yönetimi bu konuda Reagan yönetiminden daha farklı bir politika çizgisini en azından başlangıçta benimsemiş, iki tarafı da memnun etme politikası içinde olmuştur. Bush yönetiminin bu politikası karşısında Özal hükümeti tasarının Kongre’den geçmemesi için ABD’ye karşı daha çok ABD’nin Türkiye’deki askeri faaliyetlerinde ve çalışmalarında özellikle Amerikan tarafına tanınan bazı imtiyazların ve kolaylıkların kısıtlanması gibi bazı yaptırımlar uygulamak yoluna gitmiştir. Bu karşı önlemlerin uygulanması, Türk-Amerikan ilişkilerinde ciddi bir gerginliğe yol açmış, Özal’ın başbakanlığının son günleri bu gerginlik sonucunda Washington ve Ankara arasında yapılan bir dizi görüşme ve açıklamalara sahne olmuştur.



[1] Refet Yinanç, “Ermeniler ve Ermeni Meselesi”, Cumhuriyetin Kuruluşunun 75.Yıl Armağanı Kurtuluş Savaşına Yön Verenler, Ankara: Türk Hava Kurumu Basımevi, 1998, s.50.

[2] İlhan Akbulut, “Türk Tarihinde Ermeniler”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt:50, No:1–2, Ocak-Haziran 1995, s.35.

[3] Refet Yinanç, “Ermeniler ve Ermeni Meselesi”, s.50.

[4] Refet Yinanç,”Ermeniler ve…”, s.54.

[5] Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, 2.bs., İstanbul: Belge Yayınları, 1987, s.CCXIII-CCXLVI.

[6] Sedat Laçiner, Türk Ermeni İlişkileri, İstanbul: Kaknüs Yayınları, 2004, s.79.

[7] Sedat Laçiner, Türk Ermeni…, s.79.

[8] ABD’deki Ermeni toplumu ve lobisinin faaliyetleri ile ilgili detaylı bilgi için bkz: Şenol Kantarcı, Amerika Birleşik Devletleri’nde Ermeniler ve Ermeni Lobisi, İstanbul: Aktüel Yayınları, 2004.

[9] İlhan Uzgel, “ABD ve NATO’yla İlişkiler”, Türk Dış Politikası, Cilt:2, Ed. Baskın Oran, İstanbul: İletişim Yayınları, 2001, s.62.

[10] Dışişleri Bakanlığı Belleteni, Sayı:9, Ankara: Dışişleri Bakanlığı Basımevi, Eylül 1984, s.7.

[11] “ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Kararından: Türkiye, 2500 Yıllık Ermeni Yurdu…”, Cumhuriyet, 14 Eylül 1984, s.8.

[12] Dışişleri Bakanlığı Belleteni, Sayı:9, Ankara: Dışişleri Bakanlığı Basımevi, Eylül 1984, s. 18–19.

[13] Dışişleri Bakanlığı…, s.21–22.

[14] Dışişleri Bakanlığı…, s.22–23.

[15] “Türkiye ABD’ye Kaygı Bildirdi”, Cumhuriyet, 13 Eylül 1984, s.1,8.

[16] “Ankara ABD’yi Yine Uyardı”, Cumhuriyet, 14 Eylül 1984, s.1,8.

[17] “Özal’dan ABD’ye Sert Tepki”, Cumhuriyet, 15 Eylül 1984, s.8.

[18] Ufuk Güldemir, “ABD Cephesi”, Cumhuriyet, 15 Eylül 1984, s.1,8.

[19] “ABD’ye Süre”, Cumhuriyet, 18 Eylül 1984, s.1,8.

[20] Ufuk Güldemir, “ABD Anlayış Bekliyor”, Cumhuriyet, 20 Eylül 1984, s.1,8.

[21] Ufuk Güldemir, “Kongre’de Kararı Erteleme Eğilimi”, Cumhuriyet, 21 Eylül 1984, s.1,6.

[22] Ufuk Güldemir, “ABD Kongresi’nde Ermeni Baskısı”, Cumhuriyet, 28 Eylül 1984, s. 1,8.

[23] “Bilmeden Konuşmayın”, Cumhuriyet, 28 Eylül 1984, s.1,8.

[24] “Özal’ın Geri Adımı: Başta Heyecanlandım”, Cumhuriyet, 28 Eylül 1984, s.1.

[25] Dışişleri Bakanlığı Belleteni, Sayı:10, Ankara: Dışişleri Bakanlığı Basımevi, Ekim 1984, s.51.

[26] Dışişleri Bakanlığı…, s.19.

[27] “ABD Savunma Bakan Yardımcısı Perle: Doğusundaki Boşluğu Türkiye Doldurmalı”, Cumhuriyet, 4 Ekim 1984, s.1,11.

[28] Dışişleri Bakanlığı Belleteni, Sayı.10, a.g.e., s.19.

[29] Dışişleri Bakanlığı…, s.19.

[30] Sedat Laçiner, Türk Ermeni…, s.88.

[31] “Ermeniler, 1985 Saldırı Planını Açıkladı”, Milliyet, 1 Ocak 1985, s.3.

[32] “Tasarı Sayısı Dörde Çıktı; ABD Kongresi’nde Ermeni Furyası”, Milliyet, 3 Mayıs 1985, s.5.

[33] “Türkiye, ABD İçin Büyük Kazanç”, Milliyet, 30 Mart 1985, s.9

[34] “Ermeni Tasarısı Kongre’de”, Milliyet, 26 Nisan 1985, s.12.

[35] “Bill Summary & Status 99th Congress (1985–1986)” , http://thomas.loc.gov/bss/d098query.html, 15 Aralık 2005.

[36] “Soykırım Tasarısı ABD’de Oylanıyor”, Cumhuriyet, 21 Mayıs 1985, s.1,6.

[37] “Tuna Köprülü’nün Reagan’la Söyleşisi”, Hürriyet, 31 Mart 1985, s. 1,5.

[38] “Ermeni Tasarısı Haftaya Kaldı”, Milliyet, 27 Nisan 1985, s.7.

[39] Dışişleri Bakanlığı Belleteni, Sayı:17, Ankara: Dışişleri Bakanlığı Basımevi, Mayıs 1985, s.25.

[40] “ABD Kongresi Soykırım Tasarısını Erteledi”, Cumhuriyet, 22 Mayıs 1985, s.8.

[41] Dışişleri Bakanlığı Belleteni, Sayı:17, Ankara: Dışişleri Bakanlığı Basımevi, Mayıs 1985, s. 29.

[42] “ABD Temsilciler Meclisi Üyeleri: Ermeni Karar Tasarısını Meclisten Geçirtmeyeceğiz”, Cumhuriyet, 1 Haziran 1985, s.3.

[43] “Ermeni Karar Tasarısı Temsilciler Meclisi’nde Reddedildi”, Cumhuriyet, 5 Haziran 1985, s.1,11.

[44] “Ankara: İlk Bakışta Olumlu Sonuç”, Hürriyet, 6 Haziran 1985, s.3.

[45] Dışişleri Bakanlığı Belleteni, Sayı:18, Ankara: Dışişleri Bakanlığı Basımevi, Haziran 1985, s.13–14.

[46] Congressional Record, April 8, 1986, s.S3901.

[47] Congressional Record, April 22, 1986, s.S4628.

[48] Congressional Record, April 22, 1986, s.H2101.

[49] Congressional Record, April 30, 1986, s.E1470.

[50] “Ermeni Tasarısı Komisyondan Geçti”, Cumhuriyet, 23 Nisan 1987, s.1,12.

[51] “Dışişleri: Yönetim Gerekeni Yaptı mı?”, Cumhuriyet, 24 Nisan 1987, s.1,13.

[52] “ABD ile Ermeni Krizi”, Cumhuriyet, 5 Nisan 1987, s.1.

[53] “ABD ile …,”, s.1

[54] “ ABD Yönetimi: Ermeni Tasarısına Karşıyız”, Cumhuriyet, 24 Nisan 1987, s.13.

[55] “Özal: Reagan Veto Kullanacak mı Ona Bakmalı”, Cumhuriyet, 24 Nisan 1987, s.1,13.

[56] Sedat Ergin, “ABD’ye Uyarı”, Cumhuriyet, 26 Nisan 1987, s.1.

[57] “Ufuk Güldemir’in Richard Perle İle Söyleşisi”, Cumhuriyet, 3 Mayıs 1987, s.8.

[58] “Ağır Karar”, Cumhuriyet, 19 Haziran 1987, s.1,15.

[59] “Irkçı ve Yanlı Tasarı”, Cumhuriyet, 19 Haziran 1987, s.1,15.

[60] “Ağır Tepki”, Cumhuriyet, 20 Haziran 1987, s.1,13.

[61] “Askeri Kredi Pazarlığı”, Milliyet, 29 Temmuz 1987, s.13.

[62] “Ankara’dan Washington’a Çağrı: Tasarıya Engel Olun”, Milliyet, 2 Ağustos 1987, s.8.

[63] American Foreign Policy Current Documents 1987, Washington: Department of State, 1988, s.373–374.

[64] Congressional Record, August 7, 1987, s.H7315.

[65] “Ermeni Tasarısı İçin Karar Günü”, Cumhuriyet, 4 Ağustos 1987, s.1,8.

[66] “Ermeni Tasarısında Karar Günü”, Milliyet, 3 Ağustos 1987, s.8.

[67] “İnönü: ABD ile İlişkiler Altüst Olur”, Cumhuriyet, 5 Ağustos 1987, s.8.

[68] “İnönü: ABD…”, s.8.

[69] Nur Batur, “ABD’ye Son Uyarı”, Milliyet, 5 Ağustos 1987, s. 7.

[70] “ABD ile Kritik Günler, Cumhuriyet, 5 Ağustos 1987, s.1.

[71] Ufuk Güldemir, “ABD ile Yumuşama Günleri”, Cumhuriyet, 9 Ağustos 1987, s.1,8.

[72] Ufuk Güldemir, “ABD ile…”, s.1,8.

[73] Ufuk Güldemir, “ABD ile Yumuşama Günleri”, Cumhuriyet, 9 Ağustos 1987, s.1,8.

[74] Sami Kohen, “İstenince Oluyor”, Milliyet, 9 Ağustos 1987, s.8.

[75] Refet Yinanç, “1965’ten Günümüze Ermeni Sorunu”, Yeni Türkiye, Ermeni Sorunu Özel Sayısı I,  Sayı:37, Yıl:7, Ocak-Şubat 2001, s. 268.

[76] Ayın Tarihi, Ankara: Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Ekim-Kasım-Aralık 1989, s. 5.

[77] Ayın Tarihi…, s. 8.

[78] Ayın Tarihi…, s. 14.

[79] “Kongre’ye Mektup”, Milliyet, 8 Ekim 1989, s.1,12.

[80] “ABD ile Tamiri İmkânsız Yara”, Milliyet, 12 Ekim 1989, s.1,15.

[81] “ABD ile…”, s.1,15.

[82] “Muhalefet ABD’den Açık Tavır İstedi”, Milliyet, 13 Ekim 1989, s.15.

[83] “Bush’tan Kesin Tutum İstendi”, Milliyet, 14 Ekim 1989, s.9.

[84] “ABD’den Ermeni’ye Yeşil Işık”, Milliyet, 18 Ekim 1989, s.1,15.

[85] “ABD Kaş Yapayım Derken Göz Çıkardı”, Milliyet, 19 Ekim 1989, s.14.

[86] “Beyaz Saray’da Ermeni Pazarlığı”, Milliyet, 20 Ekim 1989, s.10.

[87] “Yılmaz: Vahim Gelişme”, Milliyet, 19 Ekim 1989, s.14.

[88] “Yılmaz: Vahim…”, s.14.

[89] “Yılmaz’dan ABD’ye Uyarı”, Milliyet, 28 Eylül 1989, s.14.

[90] Ayın Tarihi, Ankara: Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Ekim-Kasım-Aralık 1989, s.40.

[91] “Yılmaz: Vahim…”, s.14.

[92] “ABD’ye Askeri Kısıtlama”, Milliyet, 20 Ekim 1989, s.10.

[93] “Ermeni Tasarısının Sahibi Günah Çıkarıyor”, Milliyet, 21 Ekim 1989, s. 14.

[94] “Washington’da Alarm Zilleri”, Milliyet, 27 Ekim 1989, s.13.

[95] “ABD’ye Ödün Yok”, Milliyet, 28 Ekim 1989, s.8.

[96] Ayın Tarihi, Ankara: Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Ekim-Kasım-Aralık 1989, s. 63.

[97] “Ermeni Tasarısında Geri Adım”, Milliyet, 2 Kasım 1989, s.16.

[98] http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/AyinTarihi/1989/kasim1989.htm, 2 Ağustos 2006.

[99] A.g.k., 2Ağustos 2006.

[100] http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/AyinTarihi/1989/aralik1989.htm, 2 Ağustos 2006.

[101] http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/AyinTarihi/1990/ocak1990.htm, 2 Ağustos 2006.

[102]http://www.senate.gov/legislative/LIS/roll_call_lists/roll_call_vote_cfm.cfm?congress=101&session=2&vote=00016, 3 Ağustos 2006.

[103]http://www.senate.gov/legislative/LIS/roll_call_lists/roll_call_vote_cfm.cfm?congress=101&session=2&vote=00017, 3 Ağustos 2006.

[104] http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/AyinTarihi/1990/mart1990.htm, 2 Ağustos 2006.

 

 ----------------------
* İstanbul Üniversitesi SBF, Uluslararası İlişkiler Bölümü Araştırma Görevlisi - sibelkav@yahoo.com
- ERMENİ ARAŞTIRMALARI, Sayı 23-24, 2006
            Tavsiye Et

   «  Geri
Yorumlar