Önder DUMAN* ERMENİ ARAŞTIRMALARI, Sayı 22, Yaz 2006
Öz:Osmanlı İmparatorluğu ile Müttefikleri arasındaki ilişkilerin bir boyutu da Osmanlı Hükümeti tarafından yeniden iskan edilen Osmanlı Ermenilerinin geride bıraktıkları mallar ve borçlar ile ilgilidir. Tehciri müteakiben, Alman ve Avusturya-Macaristan İmparatorlukları Ermeni borçlarının ödenmesi konusunda kendi şirketlerinin şikayetlerinin duyurulması için bazı diplomatik girişimlerde bulundular. Osmanlı idaresi bu Müttefiklerin diplomatik temsilcilerinin müdahalesini reddetti; zira bu konunun kendi içişleri alanına girdiğini düşünüyordu. Böylelikle, Osmanlı idaresi Müttefiklere bu şirketlerin Osmanlı sınırları içerisinde iş yapan diğer şirketler gibi Osmanlı hukukuna tabi olduğunu hatırlattı.
Anahtar Kelimeler:Osmanlı Hükümet, Emval-i Metruke, Ermeni Borçları, Almanya, Avusturya-Macaristan
Abstract:One aspect of the relationship between the Ottoman Empire and her Allies is related to debts and goods left behind by the Ottoman Armenians who had been re-settled by the Ottoman Government. Following the re-location, the German and Austro-Hungarian Governments made some diplomatic attempts to alleviate their companies’ complaints for payment of the Armenian debts. Faced with these demands the Ottoman Administration refused her Allies diplomatic representatives intervention in the name of companies since it considered the matter as her internal affair, so it reminded them that the companies would be subjected to the Ottoman Law like anyone else making business on the Ottoman territory.
Keywords:Ottoman Government, Abandoned Goods, Armenian Debts, , Austro-Hungarian
Devletlerarası ittifak; eşitliği, ortak çıkar mantığını, uzlaşmayı, ortak karar alma ve uygulamayı gerektiren bir ilişkiler ağını ifade eder. Dolayısıyla müttefiklik ilişkisinde en önemli husus, ittifakın yükümlülüklerinin ve kazanımlarının taraflar arasında eşit biçimde paylaşılmasıdır.
Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin Almanya ve Avusturya-Macaristan (Avus.-Mac) ile olan ilişkileri, müttefiklik tanımlamasındaki esaslar doğrultusunda ele alındığında, yükümlülüklerin ve kazanımların ortak paylaşımı ve eşitlerarası bir ittifaktan söz etmek pek mümkün görünmemektedir. Çünkü Almanya ve Avus.-Mac., Osmanlı ülkesindeki menfaatlerini temin noktasında sürekli olarak isteklerini kabul ettirmek çabası içinde olmuşlar ve özellikle bunu askerî konularda rahatlıkla yapabilmişlerdir[1].
Almanya ve Avus.-Mac.’nın istekleri etrafında şekillenen bu ittifakda, ilişkiler daima doğrudan ve sağlıklı olarak işlememiş, kimi zaman görüş ayrılıkları ve problemler yaşanmıştır. Bu tür durumlar genellikle, bazı dahilî ve haricî meselelerde Osmanlı Devleti’nin kendi iradesini ortaya koyarak kararlar alması ve bunlarla ilgili idarî ve hukukî düzenlemeler yapması sonrasında ortaya çıkmıştır. Nitekim bu husustaki ilk önemli örnek Osmanlı Devleti’nin 8 Eylül 1914’de kapitülasyonları tek taraflı olarak kaldırması sonrasında yaşanmıştır[2]. Müttefiklik ilişkilerinde yaşanan ikinci önemli sorun ise, bu çalışmanın da temasını oluşturan Ermeni emval-i metrukesi ve borçları meselesidir. Mevcut çalışma ile 1915 Ermeni sevk ve iskânı sonrasında Anadolu’da faaliyet gösteren Alman ve Avus.-Mac. iktisadî işletmelerinin Ermenilerde kalan alacaklarını tahsil edemedikleri iddiasından kaynaklanan ve süreç itibariyle müttefikler arası diplomatik kriz boyutuna varan meselenin, arşiv belgeleri ışığında tespiti amaçlanmaktadır. Ancak daha öncesinde Anadolu’daki Alman ve Avus.-Mac. işletmelerinin Ermenilerle olan iktisadî ilişkilerine ve 1915 Ermeni sevk ve iskânı sonrasında geride kalan Ermeni malları ve borçları hakkında Osmanlı Hükümetinin almış olduğu bazı tedbirlere ana hatlarıyla temas edilecektir.
Osmanlı Devlet’inde Alman ve Avusturya-Macaristan İktisadî Nüfuzu ve Ermeniler
19. yüzyılın sonlarına doğru dünya ölçeğinde devletler arası güç dengesinin değişmeye başlaması[3] ile birlikte, Almanya ve Avusturya-Macaristan, İngiliz hegemonyasına alternatif bir güç oluşturmak üzere harekete geçtiler. Dolayısıyla bu ülkelerin Osmanlı Devleti’ne olan ilgileri daha da arttı[4]. Dünya siyasal konjonktüründeki oynamalardan en az etkilenmek üzere, hangi büyük devlete yaslanılacağı sorusuna cevap arayan Osmanlı Devleti için uygun seçenek Almanya olarak gözükmekteydi[5]. Nitekim Almanya, 1880’lerden itibaren sınaî ve iktisadî yatırımlarını Osmanlı ülkesine yönlendirmeye başladı. İlk olarak 1888 Anadolu-Bağdat Demiryolu inşa ve işletme imtiyazının[6] alınması ile başlayan Alman iktisadî yatırım süreci, 1899’da Deutsche Palaestine Bank ve 1906’da Deutsche Orient Bank’ın Osmanlı topraklarında faaliyete geçmeleriyle[7] zirveye ulaştı.1914 yılına gelindiğinde ise pek çok pamuk ve üzüm üretim şirketleri ile maden şirketleri[8], Konya ve Adana ovalarını sulayan ve bölgede modern usullerle tarım yapan işletmeler[9] belli başlı Alman yatırımları olarak dikkat çekmekteydi.
19. yüzyılda gelişme sürecine giren Osmanlı-Avusturya-Macaristan iktisadî münasebetleri, Avusturya-Macaristan’nın 1870’de Osmanlı topraklarında ilk “ecnebi” ticaret odasını açmasıyla önemli bir safhaya girdi[10]. Nitekim 20. yüzyılın hemen başlarında faaliyete geçirilen Österreichisch-Persisch-Turkishcher Handelsverein ve Austro-Orientalische Handelsgesellschaft adlı tekstil şirketleri Osmanlı topraklarındaki en önemli Avus-Mac. işletmeleriydi[11].
Bütün bu Alman ve Avus.-Mac. ticarî kuruluşları ve bankaları Osmanlı Devleti’nde daha çok Rum ve Ermenilerle iktisadî ilişki içerisinde bulunmaktaydı. Özellikle İstanbul’daki Ermeni tüccarlar ve Anadolu’nun güney bölgelerinde tarım ve ticaretle uğraşan Ermeniler bu iktisadî teşekküllerden büyük meblağlarda krediler, ticarî mal, bono ve tahvil avansları kullanmaktaydılar.
Alman ticarî işletmeleri içerisinde Ermenilere en fazla kredi imkânı sağlayan Deutsche Bank’tı. Bankanın İstanbul şubesinin 25 Ağustos 1915 tarihi itibariyle Ermenilerden 216.857,69 lira alacağı vardı. Bunun 32.893,13 lirasını açık krediler; 108.064,80 lirasını bono (poliçe) avansları, 43.815,95 lirasını tahvil avansları ve 32.083,81 lirasını ise ticarî mal avansları oluşturmaktaydı[12]. Adana ve Mersin’deki Deutsche Bank, Deutsche Orient Bank şubelerinin, Deutsche-Levantinischaft Baumwoll Gesellschaft ve Fankhaenel&Schifner Mersin Ticaret Odasının Ermenilerden alacakları toplamı ise 57.000 lira civarındaydı[13].
Avus.-Mac. ticari kuruluşları ve bankalarının Ermenilere kullandırdıkları kredilere karşılık alacakları toplamı ise Ağustos 1915 itibariyle 4.697.211 franktı[14]. Çoğunluğu tekstil sektöründe faaliyet gösteren ve sayıları 92’yi bulan ticarî kuruluşlardan içerisinde 430.408 frank ile en fazla alacağı olan Austro-Orientalische Handelsactiengesellschaft’tı[15]. Adana ve Mersin dolaylarında pamuk alım ve satımı işiyle uğraşan bu şirket, bölgedeki Ermeni çiftçilere avans ve kredi imkânı sunmanın yanı sıra, modern usullerle ziraat için tarım makineler tedarik etmekteydi.
Ermeni Emval-i Metrukesi ve Borçları ile İlgili Düzenlemeler
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na girdikten yaklaşık altı ay sonra, ülke içinde emniyet ve asayişi sekteye uğratan Ermenileri bulundukları bölgelerden alarak, Anadolu’nun güneyine sevk ve iskân etti[16]. Osmanlı Hükümeti savaş şartlarında bir yandan sevk ve iskânı belli bir düzen içinde icra etmeye çalışırken, bir yandan da Ermenilerden geriye kalan menkul ve gayri menkullerin korunmasına çaba sarfetmekteydi. Nitekim metruk malların korunmasına yönelik tedbirler, sevk ve iskânın hangi esaslar dahilinde uygulanacağını belirleyen 30 Mayıs 1915 tarihli Meclis-i Vükela mazbatasında[17] ve de 10 Haziran 1915 tarihli talimatnamede[18] tespit edilmişti. Buna göre Hükümet, sevk ve iskânın icra edildiği bölgelerde öncelikle, iki mülkiye ve bir maliye memurundan oluşacak, Emval-i Metruke Komisyonları teşkil edecekti. Komisyonlar sevkiyatın ardından terk edilen evleri mühürleyecek ve içlerindeki eşyalarla birlikte kıymet takdirlerini yaparak, kayıt altına alacaklardı. Talimatnameye göre geride kalan menkuller içindeki hayvanlar, emlak ve araziden elde edilen tarım ürünleri ve de bozulması muhtemel mallar müzayede usulüyle satılacak ve bedelleri sahipleri adına mal sandıklarına teslim edilecekti. Kiliselerde bulunan eşya ve resimlerle kutsal kitaplar tutanakla tespit edilecek ve mahallinde muhafaza edilmeleri sağlanacaktı. Metruk evler gerektiğinde muhacirlerin geçici iskânı için kullanılabilecekti. Muhacirler evlerin bahçelerindeki meyve ve diğer ağaçların bakımından sorumlu olacaklardı.
10 Haziran 1915 tarihli talimatnamenin yayınlanmasından sonra, Emval-i Metruke Komisyonlarının bir an önce teşkil edilerek görevlerine başlamaları hususunda Dahiliye Nezareti’nin azami gayret içerisinde bulunduğunu tespit etmekteyiz[19]. Temmuz 1915 başlarından itibaren kurulmaya başlanan komisyonlar[20], talimatnamede belirtilen esaslar dahilinde bir yandan Ermenilerden geriye kalan menkul ve gayri menkulleri kayıt altına alırlarken, diğer yandan hayvanları ve bozulması muhtemel malları müzayede usulüyle satmaya başladılar. Satışlar esnasında mal sahiplerinin zarara uğramamaları ve malların korunması hususları Dahiliye Nezareti’nin büyük bir titizlikle üzerinde durduğu noktalar olarak göze çarpmaktadır[21]. Nitekim bazı yerlerde terk edilen malların ucuza satıldığı ve mal sahiplerinin zarara uğratıldığına dair duyumlar alınması üzerine, 11 Ağustos 1915’de Dahiliye Nazırı Talat Bey, vali ve mutasarrıflardan, bu malların gerçek değeri üzerinden satılmasını, mal sahiplerinin zararına olacak her türlü muamelenin ortadan kaldırılmasını ve ucuza mal satışı gerçekleşmişse satışların iptal edilmesini istemiştir[22].
10 Haziran 1915 tarihli talimatnamede sevkedilen Ermenilere ait borç ve alacaklarla ilgili herhangi bir hüküm yer almamakla birlikte, Dahiliye Nezareti bunlara dair kayıtların kaybolmaması için vilayet ve mutasarrıflıkları sürekli uyarmaktaydı. Nezaret, borç ve alacaklara dair senetlerin usulüne uygun ve gerçek şahıslar arasında tanzim edilip edilmediğinin kontrol edilmesini ve düzenli bir şekilde defterlere kaydedilmesini emretmekteydi[23]. Borç ve alacakların tasfiyesi ile ilgili hukukî bir düzenleme hazırlığı içerisinde bulunulduğuna dikkat çeken Dahiliye Nezareti, borç ve alacak ödemelerinde haksızlığa sebebiyet vermemek üzere, o an için bir işlem yapılmamasını istemekteydi[24].
Dahiliye Nezareti’nin yürüttüğü çalışmalar neticesinde 26 Eylül 1915’de, sevk ve iskân edilen kimselerin mülkleri, borçları ve alacakları ile ilgili muvakkat bir kanun çıkarıldı[25]. Ardından 8 Kasım 1915’de bu muvakkat kanunun kimler tarafından ve nasıl uygulanacağına dair bir nizamname yayımladı[26]. Nitekim bu düzenlemelere göre, sevk edilen Ermenilerden geriye kalan mallar, borçlar ve kredilerin idaresi ve tasfiyesi artık Emval-i Metruke Tasfiye Komisyonlarınca yürütülecekti. Komisyonlar Evkaf ve Şer’iye, Dahiliye, Adliye ve Maliye Nezaretlerinin ortak sorumluluğunda olmak üzere Dahiliye Nezareti’nin tayin edeceği bir başkan ile Adliye ve Maliye Nezaretlerince seçilecek birer üyeden oluşacaktı. Tasfiye komisyonları öncelikle, hükümet tarafından teşkil edilmiş bulunan komisyonlarca yapılan muamelelere dair evrakı teslim alacak ve bunları inceleyecekti. Ardından, her yerleşim biriminde teşkil edilecek olan ve mahallin en büyük malî idarecisinin başkanlığında vergi, tapu, nüfus ve evkaf dairelerinden birer üyenin katılımıyla oluşturulacak heyetlerden, o mahalde geride kalan mallar, borçlar ve krediler ile ilgili bir cetvelin hazırlanarak, gönderilmesini talep edecekti. Komisyon, bu cetveldeki bilgileri vergi ve tapu kadastro kayıtlarıyla karşılaştırarak, her gayr-i menkulün mevkiinin, kayıt numarasının, değerinin ve sahibinin isminin belirtildiği iki ayrı defter tanzim edecekti[27]. Defterlerden biri, ilgili kimselerin müracaatına hazır tutulmak üzere tapu kadastro kalemine, diğeri ise o mahallin idare meclisine verilecekti. İdare meclisi her menkul ve gayri menkul için kıymet takdirini yapacak ve buna dair bir mazbata tanzim ederek tasfiye komisyonuna tebliğ edecekti. Komisyonlar nihai olarak bu malları müzayede usulüyle satacak ve elde edilen geliri sahibi adına mal sandıklarına emaneten bırakacaklardı.
Terk edilen mallar üzerinde alacaklı olduğunu iddia edenler, taleplerini asaleten veya vekâleten iki ay içinde tasfiye komisyonlarına sunacaklardı. Osmanlı ülkesi dışında bulunanlar için bu süre dört ay olarak tespit edilmişti. Alacağını tahsil etmek isteyen kimse, her türlü tebligatın daha hızlı ve kolay ulaşması için komisyonun bulunduğu mahalde bir ikâmetgah gösterecekdi. Komisyonlar alacaklıların dilekçelerini kabul ederek kaydedecek, ardından borçlunun mevduatının ve borçlarının bir bilançosunun çıkararak, iki nüsha halinde mazbatalar tanzim edecekti. Nüshalardan biri herkesin görebileceği yerlere asılarak ilgililerin bilgi sahibi olmaları sağlanacak, diğeri ise mahallin bidayet hukuk mahkemesine intikal ettirilmek üzere müdde-i umumiye teslim edilecekti. Alacaklı kimse bu listelerdeki bilgilere 15 gün içinde itiraz edebilecekti. Bidayet hukuk mahkemesi bu 15 günlük sürenin bitiminde, müdde-i umumi, var ise itiraz sahibi, alacaklı kimse ve de tasfiye komisyonu başkanının hazır bulunduğu bir oturumda konuyu görüşecekti. Mahkeme heyeti taraflardan gerekli bilgileri aldıktan sonra, nihai kararını verecekti. Bu karar kesin olup, temyiz yolu kapalıydı. Görüldüğü üzere bütün bu düzenlemeler ile Osmanlı Hükümeti, metruk vaziyetteki menkul ve gayri menkullerin korunmasını ve sahipleri zarara uğratılmaksızın satışını, oldukça sağlam temeller üzerine oturtmuş oluyordu[28].
Konu ile ilgili kanun ve nizamnamelerin taşraya tebliği ile birlikte, Emval-i Metruke Tasfiye Komisyonlarının da teşkiline başlandı. Nitekim 16 Kasım 1915’de Tekfurdağı, 25 Aralık 1915’de Kayseri, 17 Ocak 1916 Bitlis Tasfiye Komisyonları faaliyet sahasındaydı[29]. Ocak 1916’ya kadar toplam 33 Emval-i Metruke Tasfiye Komisyonu teşkil edildi[30]. Komisyonlar sorumluluk bölgelerinde yukarıda belirtilen kanun ve talimatnameler dairesinde muameleleri yürütürken, Dahiliye Nezareti de eş zamanlı olarak gazete ilânlarıyla, komisyonların nerelerde kurulduğu ve hak talebinde bulunanların takip edecekleri usuller hakkında bilgilendirme yapmaktaydı[31].
Almanya ve Avusturya-Macaristan’ın Emval-i Metrukeden Alacak Tahsili Hususundaki Talepleri ve Diplomatik Kriz
Osmanlı Devleti’nin ülke içinde emniyet ve asayişi sağlamaya yönelik, Ermeni sevk ve iskânı uygulamasına müttefiklerin ilk tepkisi olumsuz nitelikte değildi. Gerek Alman elçisi Wangenheim ve gerekse Avusturya elçisi Pallavicini Osmanlı Hükümeti’yle yaptıkları yazışmalarda sevk ve iskânı, Osmanlı hukuku sınırları içerisinde alınmış bir idarî tedbir olarak nitelemekte, buna karşılık sadece, İtilaf Devletlerince aleyhte propaganda unsuru olarak kullanılabilecek bazı “aşırılıkların” engellenmesini talep etmekteydiler[32].
Bu şekilde iyi niyete dayanan müttefikler arası ilişkiler, 1915 yazı ortalarına kadar devam etti. Ancak 4 Temmuz 1915’te Wangenheim’in[33] ve 26 Ağustos 1915’te Pallavicini’nin[34] Osmanlı Hükümeti’ne verdikleri notalar ilişkilerin gerileceği hususunda bazı ipuçları vermekteydi. Nitekim bu notalarda ortak bir dil kullanılarak, Ermenilerin sevk ve iskânı sonrasında Osmanlı topraklarındaki bazı Alman ve Avus.-Mac. ticarî müesseselerinin maruz kalacağı muhtemel zararlara dikkat çekilmekteydi. Sefirler, Ermenilerle ticarî ilişki içerisinde bulunan bu işletmelerin, sevkiyat sonrasında alacaklarını tahsil etmekte büyük sıkıntı yaşayacağını dile getirmekteydiler. Alacaklar için yegâne teminat oluşturan Ermenilere ait depo ve mağazaların Osmanlı Hükümeti tarafından mühürlendiğini ifade eden sefirler, bundan dolayı şirketlerin tahsilat yapamadıklarını ve zamanla içerideki malların bozulmasıyla, zararın daha da artacağını belirtmekteydiler. Hatta Pallavicini buna önlem olmak üzere, bu depo ve mağazalar ile, içerideki eşyaların Anadolu’da şubeleri bulunan bir banka vasıtasıyla idare edilmesini önermekteydi. Dahiliye Nezareti ise bu notalara cevap teşkil edecek bir muhtıra hazırlayarak, 20 Temmuz 1915’te Sadarete takdim etti. Muhtırada, 1914 Haziran’ından itibaren Ermenilerin Osmanlı Devleti aleyhindeki silahlanma faaliyetleri, casusluk eylemleri ve isyanları birer birer anlatıldıktan sonra, alınan idarî tedbirlerin gerekliliği ifade edilmekte ve bu düzenlemelerin hem sevk edilen Ermenilerin, hem de yabancı iktisadî işletmelerin zararına olmayacağı belirtilmekteydi[35].
13 Eylül 1915’de Almanya Sefareti, Osmanlı Hariciye Nezareti’ne, Ermenilerden geriye kalan malların ve borçların idaresinden memnuniyetsizliği ifade eden bir nota daha verdi[36]. Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren Alman iktisadî kuruluşlarının Osmanlı ekonomisine sağladıkları katma değerden bahsedilerek başlanan notada, bu müesseselerin başka bölgelere sevk ve iskân edilen Ermenilerde kalan borçlarını tahsil edemedikleri dile getirilerek, geride kalan malların satışında keyfî tutum sergilendiği iddia edilmekteydi. Notanın son paragrafında bu iddialar daha da keskinleşmekte, geride kalan mallar ile ilgili Osmanlı Hükümetinin aldığı idarî önlemlerin ve bu önlemlerin uygulanmasında yerel makamların izledikleri yöntemlerin yasal olmadığı belirtilmekteydi. İstanbul’da soğuk duş etkisi yaratan bu nota, hükümet çevrelerinde tartışıladursun,bu kez Avus.-Mac. Sefareti 21 Eylül 1915’de aynı paralelde bir nota verdi[37]. Pallavicini, Avus.-Mac. iktisadî işletmelerinin de tıpkı Almanlar gibi Ermenilerde kalan borçlarını tahsil edemediğini ifade ederek, amacının sadece kendi vatandaşlarının zararlarını tazmin olduğunu ve bu teşebbüsünün Osmanlı iç işlerine müdahale şeklinde algılanmaması gerektiğini belirtmekteydi. 26 Ağustos 1915 tarihli notadaki Ermenilerden geriye kalan borçların ve bunların karşılığı olabilecek malların bir banka vasıtasıyla idare edilmesi önerisini yineleyen Pallavicini, 4.697.211 frank civarındaki Avus.-Mac. iktisadî işletmelerinin alacaklarının tazmin edilememesi durumunda tüm sorumluluğun Osmanlı Devleti’ne ait olacağı uyarısında bulunmaktaydı.
13 Eylül tarihli Alman ve 21 Eylül tarihli Avus.-Mac. notalarına karşı Osmanlı Hükümeti’nin cevabı gecikmedi[38]. 9 Ekim 1915’de müttefik sefaretlerine gönderilen muhtırada, öncelikle söz konusu iki notanın Osmanlı iç işlerine müdahale olarak değerlendirildiği belirtildi ve Osmanlı vatandaşlarının bir kısmını ilgilendiren önlemlerin, ülkede ikamet etmekte olan yabancıların çıkarlarına kaçınılmaz olarak zararlar verecek bile olsa, bunun diplomatik girişim konusu olamayacağının altı kalın çizgilerle çizildi. Ülkesinde güvenliği ve asayişi sağlamakla yükümlü her hükümetin, patlak veren bir isyan hareketini kalıcı bir şekilde bastırmak için gerekli önlemleri almasının evrensel hukuk prensipleri arasında bulunduğu hatırlatılarak devam edilen muhtıra, Hükümetçe gerekli tedbirlerin alındığı, sevk edilen Ermeniler ve bunlardan alacağı bulunan kişi ve kurumların haklarının korunacağı teminatıyla son bulmaktaydı.
Osmanlı başkentinde karşılıklı notalar taraflar arasında gelip giderken, Anadolu’nun güney bölgelerinde, bu notalara konu olan mesele ile ilgili bir takım ilginç gelişmeler yaşanmaktaydı. Temmuz 1915 itibariyle Adana ve Mersin’de faaliyete başlayan Emval-i Metruke Komisyonları, kendi sorumluluk bölgelerinde, kanun ve talimatnameler uyarınca geride kalan dükkân, depo, ev gibi gayri menkulleri mühürleyerek, içindeki eşyaların sayımını yapmak ve korumak üzere çalışmalar yürütmekteydi[39]. 28 Eylül 1915’e gelindiğinde, Deutsche Orient Bank Adana şubesi, Ağazaryan adlı Ermeniden alacağı olduğu iddiasıyla, ona ait depo ve evin mühürlerini bozarak içerideki mallara gelişigüzel el koymak teşebbüsünde bulundu[40].Bunun üzerine komisyon, Ağazaryan’a ait malları koruma altına almak üzere harekete geçti ve söz konusu şahsa ait depo ve evde sayım-kayıt çalışmalarına başladı. Tam bu sırada adamlarıyla depoya gelen Deutsche Bank Adana şubesi müdürü Garvel, komisyon memurlarını hırsızlıkla itham ederek, görevlerini yapmalarına engel oldu[41]. Deutsche Bank bu eylemiyle 26 Eylül 1915 tarihli kanun-ı muvakkatın uygulanmasına engel olmuş, Osmanlı hukukunu hiçe sayarak Ermenilerden alacaklarını keyfi bir iradeyle tahsil etme yoluna gitmişti.Olay kısa sürede Dahiliye Nezareti’ne intikal ettirilerek, soruşturma açıldı. Soruşturma neticesinde Garvel, Osmanlı iç işlerine müdahale etmek suçuyla mahkemeye sevk edildi[42].
Almanya Sefareti 5 Ekim ve 16 Kasım 1915 tarihlerinde iki nota daha kaleme alarak, Osmanlı hükümetinden bir takım ek taleplerde bulundu. Söz konusu notalarda, tıpkı daha öncekilerde olduğu gibi, 26 Eylül tarihli kanun ve 8 Kasım tarihli nizamnamenin, ciddi kayıplarla karşı karşıya bulunan Alman işletmelerinin zararlarını karşılayamadığını tekrarlayarak, mevcut kanunî düzenlemelerde değişiklik yapılması istenmekteydi. Öncelikle, yer değiştiren kişilerden alacaklı olanlara başvurularını yapmak üzere verilen iki ve dört aylık sürelerin uzatılmasını talep eden[43] Alman sefiri, bunun yanı sıra, geride kalan malların satılana kadar kullanım hakkının, iflas tehlikesi ile karşı karşıya bulunan alacaklı Alman işletmelerine bırakılmasının uygun olacağını ifade etmekteydi[44].
Avusturya-Macaristan sefareti ise 23 Ekim 1915’de Alman notalarındaki esasları içeren bir nota daha kaleme aldı[45]. Burada da yine Osmanlı Hükümetince alınan tedbirlerin, Avus.-Mac. işletmelerinin zararlarını karşılamadığına dikkat çekilmekte, başvuru için verilen iki ve dört aylık sürelerin yetersiz olduğu ifade edilmekteydi. Sefaret, 26 Eylül tarihli kanunu dikkatle incelediklerini belirterek, kanunun 2, 3, 5 ve 7. maddeleri ile getirilen satış işlemlerinin hukukî bir nitelik taşımadığı ve bir anlamda alacaklıları cezalandırdığı savını ileri sürmekteydi. Özellikle 7. madde ile, geride kalan bütün mallar üzerinde mahkemeler ve resmî dairelerce konan haciz işlemlerinin kaldırılmasının, evrensel hukukun bilinen temel prensipleriyle taban tabana zıt olduğu belirtilmekteydi. Pallavicini son olarak, bütün bu düzenlemelerin rafa kaldırılarak, savaş yılları boyunca geçici önlemlerle yetinilmesi ve barışı müteakiben söz konusu alacakların topluca tasfiyesini önermekteydi.
Sait Halim Paşa Hükümeti, devletin iç işlerini ilgilendiren bir konuya müdahale mahiyetindeki bütün bu notalara, 22 Aralık 1915 tarihli sert bir muhtıra ile karşılık verdi[46]. Muhtırada öncelikle, Osmanlı topraklarındaki isyanları bastırmak üzere alınan zorunlu önlemlerin, daha önce belirtildiği üzere yabancıların çıkarlarına kaçınılmaz olarak zarar verecek bile olsa, diplomatik girişim konusu olamayacağı kesin bir dille ifade edildi. Ardından yabancı iktisadî işletmelerin iddia edilen zararlarından Osmanlı Hükümetinin sorumlu tutulamayacağı belirtilerek, “eğer Almanya ve Avus.-Mac. bu zararları tazmin etmek istiyorsa, öncelikle Ermeni ayaklanma hareketini provoke eden devletler nezdinde teşebbüste bulunmalıdır” şeklinde bir ifadeyle, iki devletin taleplerinin geçersizliği dile getirildi. Yine ayrıca, alacaklıların başvurusu için öngörülen iki ve dört aylık sürelerin yeterli olacağı, bu süreyi geçirenlerin de genel hukukî süreçleri takip ederek, alacaklarını tahsil etme haklarının bulunduğu ifade edildi. Muhtırada son olarak, Osmanlı Devleti’nin her bağımsız devlet gibi yasa koyma hakkına sahip olduğu ve olağanüstü şartların ürünü olan bu kanunun incelenmesinin ve esaslarının eleştirilmesinin kabul edilemeyeceğinin altı çizildi.
Osmanlı Devleti’nin bu sert notası üzerine Almanya’nın konu ile ilgili başka bir teşebbüsü tespit edilememekle birlikte, Avusturya-Macaristan’ın, aynı türden eleştirilerine daha yumuşak ifadelerle bile olsa devam ettiği görülmektedir. Nitekim Pallavicini, 11 Şubat 1916’da Hariciye Nezareti’ne gönderdiği notada[47], amacının Osmanlı iç işlerine karışmak olmadığını, tam tersine Ermeni isyanlarına karşı alınan tedbirleri hak olarak gördüklerini ifade etmekle birlikte, önceki notalarda olduğu gibi mevcut düzenlemelerin alacak haklarını koruyamadığı, bir çok aksaklıkları beraberinde getirdiği iddiasını yinelemekte, kendi vatandaşları için yeni bir kanunî düzenlemeye ihtiyaç bulunduğunu dile getirmekteydi. Anlaşılan 22 Aralık 1915 tarihli Osmanlı notasındaki sert uyarılar Almanları konu ile ilgili teşebbüslerinden vazgeçirdiği gibi Avus.-Mac. sefirinin de yumuşamasına sebep olmuştu.
Osmanlı Devleti bu son Avus.-Mac. notasına karşı 3 Nisan 1916’da bir nota daha kaleme aldı[48]. Avus.-Mac. sefirinin iddialarının tümüyle geçersiz olduğu ve Avus.-Mac. vatandaşlarının da Osmanlı ülkesinde bulunan diğer yabancılar gibi aynı hukuk kurallarına tabi olduğu ve ayrıcalık sağlanamayacağı belirtilen notada, bundan böyle bu konuyla ilgili hiçbir devletin diplomatik girişiminin kabulünün mümkün olmayacağı kesin bir dille ifade edildi.
Bu tarihten sonra Pallavicini Aralık 1916[49] ve Mart 1917[50] tarihlerinde, kendi vatandaşlarının alacaklarına dair çekincelerini ifade eden kısa notalar göndermişse de, Osmanlı Devleti kendi hükümranlık haklarından olan yasa koyma hakkını ortadan kaldırma anlamı taşıyan bu tür itirazları kabul etmedi[51].
Sonuç
1. 1915’te Ermenilerin sevk ve iskânı uygulaması, Osmanlı Devletini askerî ve idarî açılardan olduğu kadar, sosyal ve ekonomik açılardan da önemli ölçüde etkilemiştir. Ekonomik etkilerin bir boyutu, sevke tabi tutulan Ermenilerin Almanya ve Avus.-Mac. devletlerinin Anadolu’daki iktisadî teşekkülleri ile olan ticarî münasebetleri üzerinedir.
2. Bu teşekküllerin Ermenilerde kalan alacaklarının tazmini hususunda, Almanya ve Avus.-Mac. devletlerinin Osmanlı Hükümetinden bir takım taleplerde bulunması, müttefikler arası ilişkilerde ciddi sayılabilecek diplomatik krizlerden birini oluşturmaktadır. Osmanlı Devleti’nin müttefikleri, alışkanlıklarının bir ürünü olsa gerek, alacaklarının tazmini hususunda bir üst makam gibi davranmış, konu ile ilgili idarî ve hukukî düzenlemeleri tanımak ve uygulamak hususunda ayak diremiş, bunların ta’dili için girişimlerde bulunmuştur. Ancak İttihat ve Terakki iktidarı, ilgili devletlerin girişimlerini iç işlerine müdahale gerekçesiyle reddetmiş, eşitler arası bir ittifakın üyesi olduğunu taraflara hatırlatmıştır.
3. Mesele her ne kadar müttefikler arası ilişkileri koparacak, ittifakı ortadan kaldıracak bir mahiyet almamışsa da, taraflar arasında ciddi anlamda bir güven erezyonuna sebebiyet vermiştir. Mart 1917 itibariyle Osmanlı Devleti’nin İtilaf Devletleriyle “ayrı barış” girişimlerine teşebbüs etmesinin sebeplerinden biri de, bu güven erezyonu olsa gerektir.
[1] Ali Fuat Cebesoy, Büyük Harpte Osmanlı İmparartorluğunun 1916-1917 Yılındaki Vaziyeti Birüssebi-Gazze Meydan Muharebesi ve Yirminci Kolordu, İstanbul: Askeri Matbaa, İstanbul 1938, ss. 6-7. Mustafa Kemal Atatürk 1914-1918 yıllarına ait hatıralarında Osmanlı Devleti’nin askeri alanda Almanya’ya kayıtsız şartsız itaatinden duyduğu üzüntüyü şu cümleleri ifade etmektedir: “Ben ordunun kayıtsız şartsız, bütün esrarı ile Alman askerî heyetine teslim edilmesinden çok teessür duymuştum. Daha karar verilmezden önce bu vak’ayı tesadüf eseri öğrendiğim vakit, sesimin erişebileceği makamlara kadar itirazlarda bulunmayı vazife saymıştım.” Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün Hâtıraları 1914-1919, Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,1965, s. 11.
[2] Kapitülasyonların kaldırılma süreci ve buna Avrupa devletlerinin tepkileri için bkz. Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Cilt:III/I,Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1991, s. 161-181.
[3] Şevket Pamuk, Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık ve Büyüme (1820-1913), İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1994, s. 157.
[4] Bu ülkelerden Almanya “Doğuya Doğru” politikası gereği, kendine hayat alanı olarak doğuyu, yani Anadolu, Mezopotamya ve Suriye’yi hedef seçmişti. Selami Kılıç, Ermeni Sorunu ve Almanya Türk-Alman Arşiv Belgeleriyle, İstanbul: Kaynak Yayınları, 2003, ss. 15-16.
[5] İlber Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu, İstanbul: Kaynak Yayınları, 1983, ss. 35-36.
[6] 1888 ve daha sonraki 1899 ve 1902 Anadolu Bağdat Demiryolu imtiyaz sözleşmeleri için bkz. Murat Özyüksel, Osmanlı-Alman İlişkilerinin Gelişim Sürecinde Anadolu ve Bağdat Demiryolları, İstanbul: Arba Yayınları, 1988, ss. 61-177.
[7] Rifat Önsoy, Türk-Alman İktisadî Münasebetleri (1871-1914), İstanbul 1982, s. 52-53.
[8] İzmir ve Adana’da birer şubesi bulunan Alman Levante Pamuk Üretim Şirketi, Urfa’da Alman Şark Ticaret ve Sanayi Şirketi, Güney Doğu Anadolu’da maden şirketlerini zikretmek mümkündür. Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman…, s. 289.
[9]Deutsche Bank-Philipp Holzman ortaklığıyla kurulan Konya Ovasını Sulama Şirketi ile 15.000 Osmanlı Lirası sermayeli Anatolische Baumwoll-Dampfpresse-Gesellschaft m.b.H bunlardan başlıcalarıydı. Önsoy, Türk-Alman…, s. 55. ; Özyüksel, Osmanlı-Alman İlişkilerinin…, s. 209-210.
[10] Zafer Toprak, Milli İktisat-Milli Burjuvazi, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1995, s. 87.
[11] Önsoy, Türk-Alman…, s. 80.
[12] Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Hariciye Siyasi (HR. SYS.), 2873 / 5, Deutsche Bank İstanbul şubesinin 28 Ağustos 1915 tarihli istid’ası.
[13] BOA, HR. SYS. 2873 / 5, 6358 sayı ve 13 Eylül 1915 tarihli Alman notasına ekli liste.
[14] 1914 tarihi itibariyle 1 Osmanlı Altın Lirası 0.044 Fransız Frangı idi. Şevket Pamuk, Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları,2003, s. 226.
[15] Bu ticarî kuruluş ve bankaların isimleri ve alacak toplamları için bkz. BOA, HR. SYS. 2873 / 5, 3118/207 sayı ve 21 Eylül 1915 tarihli Avus.-Mac notasına ilişik liste.
[16] Sevk ve iskân kanun-ı muvakkatı için bkz. Düstûr, Tertib-i Sâni, Cilt. 5, Matbaa-i Amire, Dersaadet 1336, s. 609.; Sevk ve iskânın esasları için bkz. BOA, Meclis-i Vükela Mazbataları (MV), 198/163, 17 Mayıs 1331 (30 Mayıs 19159.; “Mahall-i Âhere Nakilleri İcrâ Edilen Ermenilerin İskân ve İaşesiyle Hususat-ı Saireleri Hakkında Talimatname”, Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı. 83, Belge No: 1916, s. 129.
[17] BOA, MV, 198/163 17 Mayıs 1331 (30 Mayıs 1915).
[18] “Ahvâl-i Harbiyye ve Zarûret-i Fevkalade-i Siyâsiyye Dolayısıyla Mahall-i Âhere Nakilleri İcrâ Edilen Ermenilere Aid Emval ve Emlâk ve Arazinin Keyfiyet-i İdaresi Hakkında Ta’limâtnâme” için bkz. Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı. 81, Belge No: 1832, s. 147-148.
[19] BOA, Dahiliye Şifre (DH. ŞFR.) 54/226 Dahiliye Nezaretinden Kayseri Mutasarrıflığına Şifre 15 Haziran 1331 (28 Haziran 1915). ; BOA. DH. ŞFR. Dahiliye Nezaretinden Trabzon Vilayetine Şifre 29 Haziran 1331 (12 Temmuz 1915).
[20] Samsun ve civar bölgelerde faaliyet yürütmek üzere teşkil edilen Emval-i Metruke Komisyonu riyasetine emekli valilerden Mazhar Bey 1,5 lira yevmiye ile göreve başlamıştı. BOA, DH. ŞFR. Dahiliye Nezaretinden Canik Mutasarrıflığına şifre 22 Haziran 1331 (5 Temmuz 1915).
[21] BOA, DH. ŞFR. 54/202 Dahiliye Nezaretinden Sivas, Trabzon, Mamuretül-Aziz vilayetlerine ve Canik Mutasarrıflığına Şifre 14 Haziran 1331 (27 Haziran 1915).
[22] BOA, DH. ŞFR, 54/381 Dahiliye Nezaretinden vilayet ve mutasarrıflıklara şifre 29 Temmuz 1331 (11 Ağustos 1915). ; Salahi Sonyel, “Tehcir ve “Kırımlar” Konusunda, Ermeni Propagandası, Hıristiyan Dünyasını Nasıl Aldattı”, Belleten, XLI/161( Ocak 1997), s. 139.
[23] BOA, DH. ŞFR. 54 / 393 Dahiliye Nezaretinden Trabzon Vilayetine Şifre 28 Haziran 1331 (11 Temmuz 1915)
[24] BOA, DH. ŞFR. 54-A / 368 Dahiliye Nezaretinden vilayet ve mutasarrıflıklara şifre 28 Temmuz 1331 (10 Ağustos 1915).
[25] “Âher mahallere nakl edilen eşhasın emval ve düyûn ve matlûbât-ı metrûkesi hakkında kanun-ı muvakkat” için bkz. Düstûr, Tertib-i Sâni, Cilt. V, Matbaa-i Amire, Dersaadet 1336, s. 737-739.
[26] “Âher mahallere nakl edilen eşhasın emval ve düyûn ve matlûbât-ı metrûkesine mütedair 17 Zilka’de 1333 tarihli kanun-ı muvakkatın suver-i icraiyesi hakkında nizamname” için bkz. Düstûr, Tertib-i Sâni, Cilt. V, Matbaa-i Amire, Dersaadet 1336, ss. 775-780.
[27] Bu defterlerin kayıt esasları için bkz. Düstûr, Tertib-i Sâni, Cilt. V, Dersaadet 1336, ss. 780-787. ve Emval-i Metruke Komisyonlarınca Tutulacak Defterin Suret-i Kaydını Mübeyyin Ta’rifname, Ankara: Hakimiyet-i Milliye Matbaası, 1339.
[28] Ermenilerden geriye kalan mallar, krediler ve borçların idaresi hususunda Osmanlı Devleti’nin almış olduğuidarî ve hukukî tedbirleri “yağmanın meşrulaştırılması” şeklinde yorumlayan bir çalışma için bkz. Hilmar Kaiser, “1915-1916 Ermeni Soykırımı Sırasında Ermeni Mülkleri, Osmanlı Hukuku ve Milliyet Politikaları”, İmparatorluktan Cumhuriyete Türkiye’de Etnik Çatışma, Der. Erik Jan Zürcher, İstanbul: İletişim Yayınları,2005.
[29] Sabah, 20 Kanun-ı Sâni 1331 (02 Şubat 1915), s. 2.
[30] Bu tasfiye komisyonları şunlardır: Adana, Cebel-i Bereket, Kozan, Bursa, Gemlik, Bilecik, Yozgat, Ankara, Samsun, Ordu, Trabzon, Sivas, Merzifon, Tokat, İzmit, Adapazarı, Eskişehir, Sivrihisar, Kayseri, Develi, Halep, Maraş, Antakya, Konya, Erzurum, Bitlis, Mamuretül-aziz, Diyarbakır, Niğde, Karahisar-ı sahib, Tekfurdağı, İstanbul ve Urfa Emval-i Metruke Tasfiye Komisyonu. İkdam, 19 Kanun-ı Evvel 1331 (01 Ocak 1915), s. 2. ; Sabah, 21 Kanun-ı Evvel 1331 (3Ocak 1915), s. 3.
[31] İkdam, 19 Kanun-ı Evvel 1331 (1 Ocak 1915), s. 2. ; Sabah, 21 Kanun-ı Evvel 1331 (3 Ocak 1915), s. 3.
[32] Trumpener, and Otoman…, ss. 200-206.
[33] BOA, HR. SYS., 2873 / 5 Alman sefaretinden Osmanlı sadaretine memorandum 4 Temmuz 1915. ; Trumpener, and Otoman…, s. 213-214. Ekim 1915 sonuna kadar Almanya’nın İstanbul elçiliği görevini yürüten Wangenheim’in ölümünden sonra bu göreve sırasıyla, Ekim 1916’ya kadar Graff Wolff Metternich, Ağustos 1917’ye kadar Kühlmann ve son olarak da savaş sonuna kadar Bernstoff yürütmüşlerdir. Joseph Pomiankowiski, Osmanlı İmparatorluğu’nun Çöküşü, İstanbul: Kayıhan Yayınları, 1990, ss. 157-159.
[34] BOA, HR. SYS. 2880 / 15 Hariciye Nezaretinden Dahiliye Nezaretine tezkire 18 Ağustos 1331 (31 Ağustos 1915).Markgraf Johann Pallavicini 1906-1918 yılları arasında İstanbul’da Avusturya.-Macaristan elçiliği görevini yürütmüştür. Joseph Pomiankowiski, Osmanlı İmparatorluğu’nun Çöküşü…, s. 41.
[35] BOA, HR. SYS. 2873 / 5 Almanya sefaretine tevdi olunmak üzere kaleme alının muhtıranın tercümesi 7 Temmuz 1331 (20 Temmuz 1915).
[36] BOA. HR. SYS. 2873 / 5, 6358 Sayılı ve 13 Eylül 1915 tarihli Almanya Sefareti notası.
[37] BOA. HR. SYS. 2873 / 5, 3118/202 Sayılı ve 21 Eylül 1915 tarihli Avusturya-Macristan Sefareti notası.
[38] BOA. HR. SYS. 2873 / 5 Almanya ve Avusturya-Macaristan sefaretlerine muhtıra 26 Eylül 1331 (9 Ekim 1915).
[39] BOA. HR. SYS. 2881 / 11 Adana Emval-i Metruke Komisyonundan alınan 29/30 Teşrin-i Evvel 1331 telgrafın sureti.
[40] Cumhuriyet Arşivi (CA), 272.12 / 36.11.2 Adana Vilayeti’nden Dahiliye Nezaretine tezkire 21 Teşrin-i Evvel 1331 (3 Kasım 1915).
[41] CA. 272.12 / 35.7.11 Adana Emval-i Metruke Komisyonu Riyasetinden Dahiliye Nezaretine şifre 31 Teşrin-i Evvel 1331 (13 Kasım 1915).
[42] BOA. HR. SYS. 2881 / 11 Almanya Sefaretinden Osmanlı Hariciye Nezaretine takrir-i şifahi 18 Ekim 1915.
[43] BOA. HR. SYS. 2873 / 5, 8102 sayılı 5 Ekim 1915 tarihli Alman notası.
[44] BOA. HR. SYS. 2873 / 5, 8972 sayılı 16 Kasım 1915 tarihli Alman notası.
[45] BOA. HR. SYS. 2873 / 5, 3498/222 sayılı ve 23 Ekim 1915 tarihli Avusturya-Macaristan sefareti notası.
[46] BOA. HR. SYS. 2873 / 5, Almanya ve Avusturya-Macaristan sefaretlerini muhtıra 22 Aralık 1915.
[47] BOA. HR. SYS. 2873 / 5, 489/32 sayılı ve 11 Şubat 1916 tarihli Avusturya-Macaristan notası.
[48] BOA. HR. SYS. 2873 / 5, Avusturya-Macaristan sefaretini bilgilendirme yazısı 21 Mart 1332 (3 Nisan 1916).
[49] BOA. HR. SYS. 2873 / 5, 3960/241 sayılı ve 4 Aralık 1916 tarihli Avusturya-Macaristan notası.
[50] BOA. HR. SYS. 2873 / 5, 887/80 sayılı ve 12 Mart 1917 tarihli Avusturya-Macaristan notası
[51] BOA. HR. SYS. 2873 / 5, Avusturya-Macaristan sefaretini bilgilendirme yazısı 13 Şubat 1332 (26 Şubat 1917).
---------------------- * Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Araştırma Görevlisi - - ERMENİ ARAŞTIRMALARI, Sayı 22, Yaz 2006