AN AMERICAN PHYSICIAN IN TURKEY: A NARRATIVE OF ADVENTURES IN PEACE AND IN WAR
Clarence Douglas USSHER, ve M. D. Grace H. KNAPP (Co.)
Boston: The Riverside Press Cambridge, 1917. 332 sayfa / pages + xi + dipnotlar / footnotes + 23 fotoğraf / photos + 2 harita / maps. ISBN: 0- 941567-16-8.
Türkiye’de Ermeni meselesi üzerine yazılmış kaynak niteliğindeki kitaplar incelendiğinde hemen hepsi sorununun ortaya çıkışındaki baş aktörü Rusya olarak gösterir. Ancak Rusya, Ermeni ayaklanmalarındaki etkilerden sadece birisidir.
Rusya’nın yanı sıra Ermeniler arasında Katoliklik propagandası yapan Fransa, Ermeniler üzerinde Protestanlığı, çıkarları için yerleştirmeye çalışan İngiltere gibi devletlerin doğrudan veya dolaylı olarak mesele üzerinde önemli etkileri olmuştur.
Ancak, Ermeni sorununun ortaya çıkışında, gelişmesinde hatta bugünkü şekliyle uluslararası boyut kazanmasındaki en önemli aktör hiç şüphesiz Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmuştur.
ABD, 1823 yılında uygulama sahasına koyduğu Monroe Doktrini ile bir anlamda kendi içine kapanmayı yani eski dünyanın politikasına uzak durmayı öngörüyordu. İşte bu beklenti içerisinde ABD kendisini, bir taraftan Avrupa’nın kendi toprakları üzerinde beslediği emellerden koruma gayesiyle Avrupa’dan uzak tutarken, diğer taraftan da Avrupa devletlerinin girişmiş oldukları hızlı sömürgeciliği görmezlikten gelmemesi gereği gibi bir zorunluluğun içerisine itmiştir. Ayrıca, dünyanın sömürgeci devletlerce paylaşılmasına kayıtsız kalmanın getireceği zararın bilinciyle, devlet politikası olarak belirlenmiş olan Monroe Doktrini’ni çiğnememek gibi bir esas çarpışınca, her ikisine de uyumlu olan yöntemin, misyonerlerden yararlanmak olduğu görüşü ortaya çıkmıştır.
Bu aşamadan sonra Amerika, misyonerleri dünyanın bakir ve verimli bölgelerinde nüfuz alanları edinmek ve politik emellerini gerçekleştirebilmek için kullanmaya başlamıştır. Ancak ABD’nin Avrupa işlerine uzak kalma politikası olarak belirlendikten sonra büyük çıkar beklentileri ile Osmanlı topraklarına göz dikmesi hatta bu topraklar üzerinde çeşitli spekülasyonlara girişmesi, kendi ilkesini çiğnemek olacaktı. Bu durum Avrupa’nın da dikkatini çekebilir ve kendi içi işlerine karışmasına yol açabilirdi. Ayrıca laik bir devlet olarak da bilindiği için bu işi daha profesyonelce yapmak gerekiyordu. Bu düşüncelerle ABD, Protestan misyonerliğinin cemaat görünümüyle Ortadoğu’da beklentilerini sağlama yoluna gitmiştir. Böylece istediği propagandayı onlar aracılığıyla yaptırabilecek ve saptamış olduğu siyaseti uygulayabilecekti. Bunu gerçekleştirme planın da ise geniş bölgelere dağılmış, Amerikan misyonerlerinin yoğun oldukları bölgelerde konsolosluk açılması gereğinin ortaya çıkmış olmasıydı. Böylece bu konsolosluklar aracılığıyla, devlet olarak karışmaması gereken konulara, misyonerlerin kurmuş olduğu örgütlerin Amerikan sermayesiyle kurulduğunu ileri sürerek Amerikan yatırımlarının koruyuculuğunu yapmış olacak ve bu yerlere müdahale etme hakkını kendisinde görmüş olacaktı.[1]
Birleşik Devletler, bir taraftan bu kuruluşları ve misyonerleri kanatları altına alırken diğer taraftan onları yönlendirebilecekti. Ancak laik devlet olduğu için buna devletin resmi bütçesinde yer ayırmayacak, örtülü ödeneğinden verdiği paralarla sömürgecilik yarışında farklı bir yöntemle yerini almış olacaktı.[2]
“An American Physician in Turkey”, yukarıda anlatılan çerçeve içerisinde değerlendirmeye alınması gereken bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır.
“An American Physician in Turkey”, isimli eserin yazarı Dr. Clarence D. Ussher, kendisinden örnek vererek misyonerlerin ABD’de ki özel eğitimlerini şöyle anlatmıştır:
“Henüz çocuk denecek bir yaşta Montreal’de lisede okurken “Gönüllü Öğrenci Deklarasyonu”nu imzalamıştım. Bu şu anlama geliyordu: eğer Tanrı bir gün izin verirse ülke dışında misyonerlik faaliyeti yürütmeye istekli ve arzuluyum. Daha sonra Philadelphia’da teoloji seminerini tamamladım ve Kansas City, Missouri’de tıp kolejinde çalıştım ve sonra bana ABFCM’nin Reformed Episcopal Church’ü tarafından Hindistan’da görev yapmak üzere çalışmam teklif edildi. O sıralarda tıp misyonerliği yoktu. Böylece büyük tecrübe kazandığım pratiğime Kansas City’de kavuşmuş oldum. Normalde benim buradaki bir aylık kazancım daha sonra bu çalışmada da göreceğiniz gibi ABFCM’nin bana bir yılda verdiğinden daha fazlaydı. Fakat misyon alanındaki işin vermiş olduğu haz mükemmeldi...” diyerek bir misyonerin nasıl seçilip yetiştirildiğini ve bu işi yapmak için ne kadar istekli olunduğunu ortaya koyar.
Bayan Knapp’ın yardımlarıyla Dr. Ussher tarafından kaleme alınmış hatırat nevi eserde Dr. Ussher, American Board of Commissioners for Foreign Mission’un gönüllü üyesi olarak 12 Mayıs 1898’de Boston’dan yola çıkışından Ruslar ve Ermenilerle birlikte Van’dan ayrıldıkları tarih olan 5 Ağustos 1915’e kadarki sürede geçen olayları anlatmıştır.
Bir yıl kadar Harput’ta (Elazığ) görev yapan Dr. Ussher, daha sonra 6 aylık bir görev için Van’a gitmiş burada yine bir misyoner olan John O. Barrows’un kızkardeşi olan Elizabeth Barrows ile evlenmiştir. Bu olaydan sonra sürekli olarak Van’da yaşamını sürdürmeye başlayan Dr. Ussher, buradaki Amerikan Hastahanesi’nde misyonerlik görevini yürütmüştür.
Dr. Ussher’in Harput ve Van’daki hatıralarını anlattığı bu eserin genel analizinden çıkan önemli noktalardan birisi, Amerika’nın Doğu üzerindeki yatırımlarının misyonerleri ve bölge de açmış olduğu konsoloslukları vasıtasıyla nasıl organize bir şekilde yürüttüğünü göstermesidir.
Eserde açık olarak ortaya çıkan bir diğer nokta da, Amerikalıların bölgede Ermeni isyanlarını haklı gören bir bakış açısıyla olaylara yaklaşmaları ve hatta zaman zaman onları, görüştükleri (Ermeni) liderleri vasıtasıyla yönlendirmeleridir.
Eserin geneli okunduğunda tamamen bir propaganda kitabı olduğu izlenimi veren Dr. Ussher’in yazmış olduğu kitap, Ermenilerin koruyuculuğunu yapan bir devletin misyonerlerinin faaliyetleri hakkında da önemli ipuçları vermektedir.
Özellikle de Ussher’in kitabı bastırdığı tarih dikkate alınırsa durum daha da aydınlığa kavuşacaktır. Zira, 1917’de savaşa giren Amerika Birleşik Devletlerinin Amerikan kamuoyu nezdinde desteklenmesini gaye edinen bir şekilde kurgulandırılmıştır.
1915’lere gelindiğinde 70 yılı aşkın bir süredir silahlanan, isyan hazırlıkları yapan ve savaş döneminde Osmanlıya ihanet ederek düşman saflarına geçen Ermeniler, Dr. Ussher’in kitabında birer melek olarak lanse edilmiştir.
Sonuç olarak bir propaganda kitabı niteliğinde olan Dr. Ussher’in eseri, bir dönem hakkında yanıltıcı da olsa bir takım ipuçları vermesi bakımından önemlidir.
[1] Seçil Akgün, ‘Amerikalı Misyonerlerin Ermeni Meselesinde Rolü’, Atatürk Yolu, Sayı: 1, Mayıs 1988, Ankara, 1988, s.3.
[2] Akgün, “Amerikalı Misyonerlerin Ermeni ...,” s.3
|